Tarafların barışmasından sonra kadının dava açtığı tarihe kadar geçen sürede de davalı-davacıya yüklenebilecek bir kusurun varlığı ispatlanamadığından; davacı-davalının boşanma davasının reddi gerekeceği-
Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesinin kaçınılmaz olduğu-
Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesine dayalı dava için fiili ayrılığın tek başına boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceği-
Kadının evlendikten sonra 15.07.2010 - 28.08.2010 tarihleri arasında zaman zaman eski erkek arkadaşı ile telefon görüşmeleri yaparak eşinin güvenini sarstığı anlaşıldığından; boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-davacı kadının daha ziyade kusurlu olduğu-
Davacı kocanın ilk açtığı boşanma davasının reddedilip, kesinleştiği, davacının birlikte yaşadığı kadından bir çocuğunun olması ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde eşlerin evlilik birliğini kurmak için bir araya gelmediklerini kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-
Kocanın, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurları yanında, kadının da koca tarafından açılıp reddedilen boşanma davasından sonra eşine, internet üzerinden mesaj yoluyla beddua ettiği anlaşıldığından; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda, kadının bu sebeple az da olsa kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Taraflar yönünden evlilik birliğinin devamında korunmaya değer bir yarar kalmadığından Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi uyarınca, davalı-karşı davacı kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Kadının boşanma davasının kabulü suretiyle verilen boşanma hükmü, koca tarafından temyiz edilmediğinden boşanma gerçekleşmiş, kocanın birleştirilen boşanma davasındaki boşanma talebinin esası hakkında gelinen bu aşamada bir karar verilmesine artık gerek kalmamış olup, bu böyle olmakla birlikte, birleştirilen boşanma davasının konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine lüzum bulunmasa dahi, davalı-davacı (koca)'nın dava açmakta haklı olduğu gözetilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin buna göre takdir ve tayininin gerekeceği-
Davacı-karşı davalı (kadın)'ın bir başka erkekle olağandışı görüşmeler yaptığı, bir alışveriş merkezinde birlikte görüldüğü, bu suretle güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşılmakta olup, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, kocanın karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına (TMK. md. 166/1) karar verilmesi gerekeceği-
Davacı koca, ihtar çekerek eşinin eve dönmesini istemiş olup; ihtar isteği önceki olayların affedildiğini, en azından hoşgörü ile karşılandığını göstereceğinden, ihtardan sonra davalı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir olayın varlığı da kanıtlanamadığından; boşanma davasının reddi gerekeceği-
Affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylara dayalı olarak boşanma kararı verilemeyeceği-