Mahkeme kararlarında; hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekeceği, yerel mahkemenin hüküm fıkrası oluşturmadan yalnızca "önceki kararda direnilmesine" şeklinde verilen hükmün, ilk hüküm geçerliliğini yitirdiğinden doğru olmayacağı-
Mahkeme kararının hüküm kısmında gerekçe tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hüküm ile tarafların her birine yüklenen hak ve borçların gösterileceği, aynı şey Yargıtay bozmasından sonra verilen karar için de geçerli olduğundan ve önceki hüküm bozma ile varlığını yitirdiğinden, "önceki hükümde direnilmesine" şeklinde direnme kararının verilemeyeceği-
İcra mahkemesince (tetkik merciince) verilen kararda -HUMK. 389 (şimdi; HMK. 297) uyarınca- iki tarafa yüklenen görev ve tanınan hakların açık seçik belirtilmesinin zorunlu olduğu–
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedenini oluşturacağı- Yerel Mahkemenin, bozmadan sonra önceki kararla bağlı olmaksızın, çelişikliği kaldırmak kaydıyla, vicdani kanaatine göre karar verebileceği-
Tefhim edilen «kısa karar»a aykırı biçimde «gerekçeli karar» yazılmış olması halinde, bu karara karşı temyiz süresinin tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı–
«Kısa karar»la, «gerekçeli karar» arasında çelişki bulunması halinde -10.4.1992 T. ve 7/4 sayılı İçt. Bir. K. gereğince- çelişkinin giderilmesi için, eski kararla bağlı olmaksızın yeniden karar verilmesi için, icra mahkemesi kararının bozulması gerekeceği–