Karşılıklı Boşanma
Gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlışta olsa, buna uygun düzenlenmesi gerektiği-
Boşanma ve Eşya Alacağı
Küçük G. , davalılar tarafından 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce birlikte evlat edinilmiş olup; evlat edinenlerden davalı M. yargılama sırasında vefat ettiğinden evlatlık ilişkisinin kaldırılması halinde eşiyle birlikte mirasçısı kimler olacak idiyse, muhtemel mirasçıları tespit edilip, bu kişiler davaya dahil edilmeden davaya devamla hüküm kurulmasının doğru olmayacağı-
Yerel Mahkemece verilen ve direnme kararı olarak nitelendirilen temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; yeni hüküm niteliğinde olduğundan kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin ise, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye ait olacağı-
Gerekçesiz hüküm kurulamayacağı (HUMK. 388, şimdi; HMK. 297, Anayasa 141); ayrıntılı gerekçe göstermeden sadece "dava şartları oluşmadığı"ndan bahsedilerek hüküm kurulamayacağı–
Direnme kararlarının, yapıları gereği, Yasa’nın hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay Dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin bir iddiayı içerdiklerinden, o iddianın yasal ve mantıksal gerekçelerini de ortaya koymak zorunda olacakları, herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin direnme kararı verilmesinin, hakimin yargılama görevini savsaması olarak dahi düşünülmesini mümkün kılacağı-
Aynı mahkemede çalışan birden çok zabıt katibinden biri ile gerekçeli kararın yazılıp imzalanması durumunun, kararların güvenirliliğine nakise getirmeyeceği, yapılan işlemlerde hukuka aykırı bir durum bulunmadığı-
Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekeceği; hüküm fıkrası oluşturulmamış; yalnızca "önceki kararda direnilmesine" diyerek atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı-