İİK. mad. 120/2 anlamında alacaklının, yüklenicinin arsa sahibinden olan imalat bedeli alacağı ile ilgili istemi, sözleşmenin tasfiyesi kapsamında yüklenici tarafından ileri sürülebilecek bir istem olduğundan, alacaklıdan, alacakla ilgili açıklama alınıp, nispi harcın tamamlanmasından sonra, istemi ile ilgili araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı vekili, davalı borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla kendisini borçlu, diğer davalı şirketlerden birini kefil, birini ise alacaklı göstererek beş senet verdiğini, davalı alacaklı şirket tarafından anılan senetlere dayalı olarak icra takip yapıldığını bu işlemlerin muvazaalı olduğunu belirterek davalılar arasındaki muvazaalı borç senetlerinin ve icra takibine ilişkin tasarrufun iptaline, söz konusu icra takip dosyasından işlem yapılmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesine karar verilmesini talep etmiş olup, tedbirin kabulünden sonra itiraz üzerine yapılan incelemede, mahkemece, "tedbir talebinin kabulünün, yargılamanın henüz tamamlanmadan davanın esasını çözecek nitelikte olduğu, tüm icra işlemlerinin durdurulması yönünden ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği, bununla birlikte kıyas yoluyla uygulanacak olursa icra takibi başladıktan sonra açılan menfi tespit davalarında dahi satış dahil hiçbir işlemin durdurulamayacağı sadece vezneye giren bedelin ödenmesinin durdurulmasına karar verilebileceği, ancak tüm icra takip bedelinin ödenmesi veya karşılık gelen teminatın yatırılması halinde satış işleminin durdurulabileceği, bu hali ile icra işlemlerinin tamamının durdurulmasına yönelik verilen ihtiyati tedbirin kaldırılması gerektiği" gerekçesiyle, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu- Tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, mahkemece verilen ara kararın, İİK. mad. 281/2 madde kapsamında ihtiyati haciz mahiyetinde olduğu; davalının itirazı üzerine ihtiyati haciz mahiyetindeki tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin kararların isabetli olduğu-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olup, bu durumda mahkemece, anılan İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da belirtildiği gibi, bozmadan önce verilen kararla bağlı olmaksızın aradaki çelişkiyi giderecek şekilde ve bozma ilamına uyulmakla usuli kazanılmış hak oluştuğu da göz önünde bulundurularak yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerektiği-
"Davanın ve birleştirilen davanın kabulü ile taşınmazda murise tahsis edilen alana denk gelen hissesinin iptali ile davacı ve birleştirilen dava davacısı adına miras payları oranında tapuya kayıt ve tesciline" şeklinde kurulan hükmün infaz olanağı olmadığı- Dava konusu taşınmazın koruma amaçlı imar planında konut alanında kaldığı, DOP (düzenleme ortaklık payının) kesilmediği belirtilmiş olmasına rağmen uygulanan oran saptanmadan ve hükme yansıtılmadan karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Ayrıca sıra cetveline yönelik şikayetlerde icra mahkemesi, önüne gelen şikayetleri sonuçlandırmak ve icra müdürüne bu yönde talimat vermekle görevli olup, düzenlenecek yeni sıra cetvelinde sıra cetvelinin hangi ilkelere göre düzenleneceğini belirtmesi, diğer anlatımla, alacaklıların ne miktar için hangi sıralarda yer alması gerektiğini saptaması, hukuka uygun olmayan kısımları göstermesi, bu çerçevede işlem yapılması için icra müdürüne talimat vermesi (İİK'nın m. 17/I) gerektiğinden, iptal nedenlerinin gerekçede belirtilmesi ve hüküm fıkrasında sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi ile yetinilmesi gerekeceği, bu durumda mahkemece, paylaştırmanın nasıl yapılacağının gerekçede gösterilmesi gerektiği gözetilerek, gerekçe kısmında bilirkişi raporu doğrultusunda paylaştırmanın nasıl yapılacağının açıklanması gerekirken, hüküm fıkrasında paylaştırmanın nasıl yapılacağının gösterilmesinin, HMK'nın hüküm fıkrasında gerekçeye ait herhangi bir sözün tekrar edilmemesine ilişkin 297/2. maddesine aykırı olduğu gibi, icra müdürünün yerine geçilmek suretiyle sıra cetvelinin düzenlenmesi anlamına da geldiğinden doğru olmadığı-
Karşılıklı alacak davası bozma kararına uyularak-
Asıl tarafın kararı temyiz etmesi halinde, feri müdahilin de temyiz edebileceği ve bu halde temyiz eden feri müdahilin temyiz eden asıldan ayrı olarak gerekli harç ve temyiz giderini yatırması gerektiği, gerekçeli kararın feri müdahil olan tarafa da tebliğ edilmesi gerektiği-
Kayıt kabul istemine ilişkin davada, davacının iflas tarihi itibariyle oluşan asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı bilirkişiye hesaplatılıp, belirlenen toplam alacağın kayıt ve kabulüne karar verilip yargılama harçları ile vekalet ücretinin maktu olarak hüküm altına alınması gerekip, davalı müflis şirket, dava tarihinden önce iflas ettiği halde gerekçeli karar başlığında iflas öncesi unvanın yazılması ile yetinilmesi 6100 sayılı HMK'nın 297/1-b hükmüne; tefhim edilen kısa karara ilişkin tarihin yanlış yazılmasının HMK'nın 297/1-d maddesi hükmüne aykırı olduğu gibi, kayıt kabule dönüşen davanın niteliğinin itirazın iptali olarak yazılmasının da doğru olmadığı-
Verilen hükümde taraflara yüklenen hak ve borçlar açık ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde belirtilmediği, bu yönü ile hükmün yasa hükmüne aykırı olduğu, infazında tereddüt doğuracağından bozulması gerektiği-
Zorunlu Bağ Kur sigortalısı olmak için ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanların da meslek kuruluşuna kayıtlı olmasının gerektiği- Davacının, vergi borçlanmasının ve buna bağlı olarak Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun tespitine karar verilmesi amacıyla açtığı davada, mahkemece, davacının 20.04.1982 tarihinden itibaren sigortalılığının kendi nam ve hesabına çalışması ve sigortalılığına esas kayıtlar da nazara alınarak yapılacak araştırma ve değerlendirmeye göre tespitiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-