Dava konusu edilen taşınmaz hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin usul ve yasaya uygun bulunmadığı- Dava konusu taşınmazın orman niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, çekişmeli taşınmazın eski tarihli belgelerde ne şekilde göründüğü, denetlemeye elverişli şekilde bilirkişi raporuna aktarılması sağlanmamış, taşınmaz üzerindeki yapıların hangi tarihte yapıldığı inşaat mühendisi bilirkişisinden rapor alınmak suretiyle belirlenmemiş olduğundan eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğu-
9. HD. 30.06.2022 T. E: 7259 , K: 8585
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı..herhangi bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararın hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği...
Davacının muhasebeci olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi taraflar arasında davacının davalı işyerinde inşaat ustası olarak çalıştığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığınım anlaşıldığı, bu nedenle Mahkemenin direnme kararında davacının muhasebeci olduğuna ilişkin gerekçesi dosya kapsamı ile örtüşmediği, Mahkemece hizmet süresine ilişkin direnme gerekçesi davacının muhasebeci olarak çalıştığı kabul edilerek oluşturulduğu, bu hâliyle verilen karar direnme kararı olmayıp önceki kararda yer almayan gerekçe nedeniyle yeni hüküm niteliği taşıdığı, davacının inşaat ustası ya da muhasebeci olarak çalışmasının hizmet süresinin tespitini ve ücretini etkileyeceği ilk direnme kararında davacı inşaat ustası kabul edilerek ücreti tespit edilmiş ve alacakları hüküm altına alınmış olup davacının muhasebeci olarak kabul edilmesine rağmen ilk direnme kararındaki gibi hüküm kurulması gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişkiye neden olduğu, bu nedenle eksik inceleme ile dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe oluşturulmasının kararın bozulmasını gerektirdiği-
Direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının esastan incelenmediği gözetilerek direnmeye uygun karar verilmesi gerekirken direnmeden dönülerek bozma kararı doğrultusunda hüküm kurulmasının usuli kazanılmış hak ihlaline yol açmakla bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece bozma ilâmına uyularak verilen kararda ise hafta tatili ücreti hüküm altına alındığından, davacı tarafın ilk kararı temyiz etmediği dikkate alındığında hafta tatili ücreti talebi hakkında “karar verilmesine yer olmadığı” kararı verilmesi gerekirken bu alacağın hüküm altına alınmasının davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak ilkesine aykırı olduğu- Kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğunun kabul edildiği, miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olmasının makbuz etkisini ortadan kaldırmayacağı-
Anayasanın 141.maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gerektiği-
Mahkemece verilen kararın gerekçe ve hüküm kısımlarında davacılar yararına farklı miktarlarda manevi tazminat takdir edilmek suretiyle hüküm ve gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirilmesinin bozma sebebi olduğu- 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtilen amir hükmüne rağmen; mahkemece, verilen ilk kararda haklarında tazminat hükmü kurulan her iki gazetenin imtiyaz sahibi olan davalıların, bozma kararında karar başlığında taraf olarak gösterilmemesinin ve haklarında hüküm kurulmamasının usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektireceği-
Mahkeme gerekçesinde hem davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin davalı işverence ispat edilemediği belirtilmesinin, hem de davacının iş sözleşmesini kendisi feshettiğinden ihbar tazminatına hükmedilemeyeceği şeklinde çelişkili gerekçe oluşturulmasının hatalı olduğu-
Karara esas alınan bilirkişi raporunda, kaza tarihinde 14 yaşında olan beden gücü kaybına uğrayan davacının 18 yaşından itibaren kazanç sağlamaya başlayacağı kabul edilerek bu yaştan itibaren zarar hesabı yapılmış ise de, davacının sürekli çalışma gücünü yitirdiği tarihten itibaren zararın oluşacağı kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiğinden yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı- İtiraz Hakem Heyetince yukarıda anlatılanlar doğrultusunda davalı Güvence Hesabı ve davalı sigorta şirketi yönünden faiz başlangıçları ayrı ayrı belirlenerek infazda tereddüde yol açmayacak şekilde karar verilmesi gerekeceği- İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13 maddesinin uygulanması gerektiği göz önüne alınarak AAÜT'nin 13. maddesi ve AAÜT'nin 17. maddesi gereğince maktu vekalet ücretinin altında kalmamak kaydıyla hesaplanan vekalet ücretinin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin ve davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan itiraz başvurularının reddinin doğru olmadığı-