Davacının «karz» ilişkisine dayanması, davalının ise «davacıdan ödünç almadığını, aksine kendisinin ondan alacaklı olduğunu» ileri sürmesi halinde, davacının «davalıya ödünç verdiğini» ispat etmesi gerekeceği–
İsbat yükü kendisine düşmeyen davacının, mahkemenin hatırlatması üzerine davalıya yemin teklif etmesi ve davalının da kendisine teklif olunan yemini kabul ve eda etmesinin hukuki sonuç doğurmayacağı–
Davalı belediye memur olarak çalışan davacının ödenmeyen maaşların tahsili istemiyle yaptığı icra takibine davalı belediye tarafından itiraz edilmesi üzerine adli yargı yerinde itirazın iptali davası açılamayacağı, bu tür uyuşmazlıkların idari yargı yerinde çözümleneceği–
İtirazın iptali davasında kural olarak alacaklının takip tarihi itibarıyla talepte haklı bulunduğu alacak miktarı esas alınarak itirazın iptaline karar verileceği-
Kiralayan ve mal sahipliği sıfatlarının aynı kişide toplanması zorunluluğunun bulunmadığı, başkasına ait taşınmazın kiraya verilmesinin mümkün olduğu ve buna ilişkin sözleşmenin hukuken geçerli olacağı, eş söyleyişle, mal sahibinin tarafı durumunda bulunmadığı bir kira sözleşmesinin yapılabileceği ve kural olarak o sözleşmeden doğan hak ve borçların, sözleşmenin taraflarına ait olacağı, ne var ki, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, mal sahibi, kiralananın kendi mülkiyetinde olduğunu kiracıya ihbar ederek, salt bu sıfatına dayanmak suretiyle, tarafı bulunmadığı sözleşmedeki kira bedelinin kendisine ödenmesini istemek; ödenmediği takdirde icra takibi ve dava yoluna başvurmak, hatta, koşulları gerçekleştiği takdirde temerrüde dayalı tahliye isteminde bulunmak hak ve yetkisine sahip olduğu, mal sahibinin kiracıya bu yönde yapacağı ihbarın, kural olarak herhangi bir şekle tabi olmayacağı ve her türlü delille kanıtlanabileceği-
Bir tarafın «karşı tarafça ileri sürülen vakıanın doğru olduğunu ancak bu vakıanın hukuki niteliğinin ileri sürülenden farklı bulunduğu»nu bildirmesinin gerekçeli inkâr olduğu, davacının satım akdine dayanırken davalının da bu akdin varlığını kabul etmesi karşısında olayda gerekçeli inkârın unsurlarının mevcut sayılmayacağı–
Borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tesbit edebilir durumda olması yani borçlu tarafından alacağın gerçek miktarını belirlemek için tüm unsurların bilinmekte veya bilinebilir olması durumunda takip konusu yapılan alacaklar
Taraflar arasında düzenlenmiş olan kredi sözleşmesinde «temerrüt faizinin, temerrüt tarihinde bankaca uygulanan en yüksek kredi faiz oranına % 30 veya % 50 ilave edilmek suretiyle bulunacağı»nın kararlaştırılmış olmasının BK. 19 (şimdi; TBK. mad. 26) ve 20. (şimdi; TBK. mad. 27) maddelerine aykırılık teşkil etmeyeceği ancak davacı bankanın serbest iradesine bırakılmış olan faiz oranını belirlerken objektif iyiniyet kurallarına göre hareket etmekle yükümlü olduğu–
Gecikme zamnının faiz niteliğinde olmadığı, gecikme zammının temerrüt tarihine kadar istenebileceği ve temerrüt tarihinden sonra gecikme zammına temerrüt faizi yürütülebileceği–