Zamanaşımına uğramış senede dayanarak, lehtar ile avalist arasında temel ilişki olmadığından, avalistten alacak isteminde bulunulamayacağı- Takip dayanağı bononun, zamanaşımına uğradığından yazılı delil başlangıcına dönüşeceği ve bu durumda davacı alacaklının bu belgeye ek olarak tanık dâhil başkaca deliller göstererek davasını ispat edebileceği ancak, bozma kararının dava dilekçesinde tanık deliline dayanmayan davacıya bozmadan sonra tanık deliline dayanma ve tanık dinletme hakkı tanımayacağı- Davacının dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış olması hâlinde dahi, davanın kabulünün sadece tanık beyanında belirtilen meblağ yönünden olacağı- Takip talebinde talep edilen Euro cinsinden işlemiş faizin uygulamayacağı takip talebinde TL cinsinden gösterilen asıl alacağın sebebi gösterilmediğinden ve bu alacak ispatlanamadığından bu alacak ve bu alacağa yönelik işlemiş faizin kabul edilmesinin de hatalı olduğu- Euro cinsinden asıl alacağa Devlet bankalarının Euro mevduatına uyguladığı temerrüt faizi uygulanması gerektiği, avans faizine hükmedilmesinin de hatalı olduğu-
İcra takibinden sonra dava tarihinden önce yapılan ödemeler ile ilgili davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, ancak bakiye kalan alacak ve fer'ileri ile ilgili dava açılabileceği, dava açıldıktan sonra yapılan ödemelerin ise icra müdürü tarafından infaz sırasında dikkate alınacağı-
İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olup, takip ve dava konusu olmayan istemlerin bu davada dikkate alınamayacağı, takipte talep edilmeyen üye nakil harcı ve inşaat fonu borçları konusunda karar verilmesinin, 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi hükmüne de aykırılık oluşturacağı- Mahkemece yapılan yargılamada dosyadaki mevcut delillere göre davalının yıllık aidat borcu olmadığının belirlenmesine, takibe ve itiraza konu alacağı ispata yönelik başkaca delil ileri sürülmemiş olmasına ve böylece aidat alacağının varlığının kanıtlanamamasına göre, davalının itirazında haklı olduğu-
Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararla gerekçeli karar arasında icra takibine konu asıl alacak miktarı yönünden farklılık olduğunun, böylece tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında hükmedilen alacak miktarı yönünden çelişki yaratıldığının anlaşıldığı, bu halin HMK'nın 298/2 maddesine aykırılık teşkil ettiği-
Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmadığından, alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulması gerektiği- Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise, icra takibinin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği- Aleyhine açılmış bir dava bulunan şirkete ilişkin karar verilmemesinin hatalı olduğu-
Taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanamadığı, icra takibine konu faturaların gönderilmiş olmasının tek başına sözleşme ilişkisinin varlığını kanıtlamaya yeterli olmadığı, malın teslim edildiğinin ispat yükünün davacıda olduğu-
Mahkemece deliller toplandıktan sonra ilk bilirkişi incelemesi yaptırılmış, her iki rapor arasında alacağın miktarı bakımından 60.654,46 TL fark ortaya çıktığı; her iki rapor arasında belirtilen şekilde çelişki olmasına karşın mahkemece bu çelişki giderilmeksizin ilk bilirkişi raporunda belirtilen miktarın hükme esas alındığı, ilk rapor sonrası yeni rapor alınıp ilk rapora geri dönülerek karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Davacının rücu edebileceği belirlenen tazminat miktarından hatır taşıması nedeniyle %25 ve müterafik kusur nedeniyle %25 olmak üzere toplam %50 indirim yapılarak belirlenen tazminatın hüküm altına alındığı, hatır taşıması ile müterafik kusur bulunduğunun kabulü ve bu iki sebeple tazminattan indirim yapılmasının, uyulan bozma ilamına ve somut olayın özelliklerine uygun olmakla birlikte, yapılan indirimlerin oranı Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre bir miktar fazla olduğu, açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; davaya konu kazada yaralanan dava dışı 3. kişi için ödenen ve davacı tarafça davalıya rücu edilebilecek miktar olarak belirlenen 22.500,00 TL'lik bedel üzerinden, Dairemiz uygulamaları ile de benimsenen, somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete uygun olan %20 oranında hatır taşıması indirimi ve %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekeceği-
Mahkemece; davacı aracının eski hasarlarının araştırılması ve gerekli belgelerin temininden sonra, araç değer kaybı konusunda hesap yapmaya ehil başka bir makine mühendisi bilirkişiden, tüm dosya kapsamına göre; davacı aracında kaza nedeniyle oluşan hasarın onarım bedelinin ayrıca hesap edilmesi suretiyle, hasarın nitelik ve niceliği, aracın modeli, markası, kaza tarihindeki yaşı, kilometresi gibi hususlar gözönünde bulundurularak, kaza tarihi itibariyle serbest piyasadaki 2. el piyasa rayiç değeri (hasarsız haliyle) ile aracın hasarı onarıldıktan sonraki haline göre serbest piyasadaki 2. el piyasa değeri arasındaki fark (aradaki farkın değer kaybı olarak kabul edilmesi) hususlarında, dosyadaki 06.11.2013 tarihli rapor ile 04.06.2017 tarihli rapor arasındaki çelişkileri gideren (anılan iki raporda hesaplanan değer kaybı bedelleri arasında fahiş fark bulunduğundan), ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Davacı tarafça talep edilen tazminat miktarı, likit (muayyen, belirli) olmayıp davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi yargılamayı gerektirdiğinden, şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmeyişinin doğru olmadığı-
Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru zorunluluğu bulunan uyuşmazlıklarda, İcra ve İflas Kanunundaki genel haciz yoluyla icra takibine de başvurulabileceği- Tüketici Hakem Heyetleri mahkeme niteliği taşımadıklarından ve de görevine girmediğinden icra takbine yapılan itirazın iptali davasına bakmayacağı-