Zorunlu trafik sigortacısı tarafından zarar gören üçüncü kişiye ödenen destekten yoksun kalma tazminatının sürücünün alkollü olması nedeniyle itirazın iptali yoluyla rücuen tahsili istemi- Olayın "tek başına" alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağı- Bilirkişi heyet raporunda; "çift taraflı kazada sigortalı araç sürücüsü desteğin kazada %100 kusurlu olduğu ve kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği" tespit edilmekle, mahkemece, davacı şirketin davalılara yapılan ödemenin ödeme tarihindeki verilere göre aktüer bilirkişiden hesap raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, öncelikle davacıya sigortalı işyerinin özel bir trafosunun olup olmadığının tespiti ile trafonun davalı kuruma ait olması durumunda olay tarihinde aynı bölgede başkaca arıza başvuruları olup olmadığı araştırılıp gerekirse bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilerek veya gerektiğinde keşif de yapılarak; bilirkişi heyetinden hasarın oluşma nedeni ile ilgili olarak duraksamaya yer vermeyecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, ondan sonra dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalının maliki olduğu bağımsız bölüm ile davacı sigortalısının kullanımındaki işyerinin bulunduğu ana taşınmazın kat mülkiyeti kurulmuş bir taşınmaz olduğu; davacıya sigortalı işyerinde, davalının maliki olduğu bağımsız bölümdeki lavabo tesisatından sızan su nedeniyle davalıya husumet yöneltildiğinin görüldüğü, bu durumda, ana taşınmazda kat mülkiyeti kurulmuş olması nedeniyle, davada Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu, görev kurallarının, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi gereken hususlardan olduğu, bu durumda mahkemece; davada Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu gözetilerek, HMK'nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK'nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı ferdi kaza koltuk sigortacısı olup, ilke olarak bir meblağ sigortası olan ferdi kaza sigortasında, sigortalıya ödeme yapan sigorta şirketine, ödediği tazminatı halefiyet yoluyla kazaya neden olanlardan rücuan talepte bulunmak hakkının tanınmadığı, ayrıca, F. Kaza Sigortası Genel Şartlarında teminat dışında olan haller sayılmış olup, bunlar içerisinde gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından aracın kullanılması sırasında kazanın gerçekleşmesi hali düzenlenmediğinden, ferdi kaza sigortası nedeniyle ödeme yapan davacının, sigortalısından rücuen tahsili için açtığı iş bu davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Rücu davalarının; gerçek zararının giderilmesi amacına yönelik olup, zenginleşmeye bir vesile teşkil etmemesi gerekeceği, dolayısıyla zarar sorumlusundan halefiyet ilkelerine dayalı olarak talepte bulunan davacının da, ödediği meblağın tamamını değil, ancak zarar görenin uğradığı gerçek zararı, zarar sorumlusu bulunanlardan isteyebileceği-
Davanın, davacı sigortalı tarafından kasko sigorta şirketine karşı açtığı itirazın iptali davası olması ve 6502 sayılı Tüketici Yasası'nın yürürlüğe girdiği 28.05.2014 tarihinden sonra 21.07.2015 tarihinde açılmış olmasına göre mahkemece Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu ve Dairemizin 30.05.2017 tarihli 2016/13552 esas- 2017/6106 karar sayılı bozma ilamı ile de Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu kararının kesinleştiği gözetilerek davanın esasına girilmesi gerekeceği-
Mahkemece; davalıya husumet yöneltilmesine neden olan bağımsız bölüm ile davacıya sigortalı işyerinin kullanımındaki taşınmazda davaya konu hasar tarihi itibariyle kat mülkiyetine geçilmediği anlaşılmakla, KMK'nun 17/3. maddesi gereği, hasar tarihi itibariyle ana taşınmazın üçte ikisinin fiilen kullanılıp kullanılmadığının araştırılması ve üçte ikilik kullanımın olması halinde, uyuşmazlığa yine kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanacağının dikkate alınması gerekmesi nedeniyle uyuşmazlığın çözüm yerinin Sulh Hukuk Mahkemesi olabileceğinin mahkemenin davada görevli olup olmadığının hükümde tartışılması; mahkemenin görevli olduğu sonucuna varılması halinde işin esası hakkında hüküm tesisi; aksi halde ise, HMK'nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK'nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Bilirkişi raporuna göre, dava dışı kişi ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin davacıya ait şahıs firması üzerinden gerçekleştirileceği hususunun önceden davalı tarafından bilindiği, ticari ilişkinin yasal kayıtlar ölçüsünde davacı üzerinden gerçekleştiği, davalı tarafça da inkar edilmeyen ticari ilişki kapsamında davalıya verilen ürünler nedeniyle ticari kayıtlarda varlığı görülen alacağı talep hakkı davacıya ait bulunduğundan davalının husumet itirazının yerinde olmadığı, davacı ile davalının alacaklı olduğunu ifade ettiği kişinin farklı kişiler olduğu, davalının “hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma”, “güven ilişkisinin suistimali suretiyle maddi zarara uğratılma”, “devredilen işyerinin gelirinden kar payı”, “devredilen eşya bedeli” gibi değişik kalemler altında dava dışı kişiden talep edebileceği alacakları davacıdan talep etme imkanı bulunmadığından davalının takas-mahsup definin yerinde olmadığı, tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, defterlerini usulünce tasdik ettirmeyen tacirin bu defterleri lehine delil olarak kullanamayacağı, ancak kanuna uygun tutulmayan ticari defterlerin içeriğinin sahibi aleyhine delil sayılacağı, davacı tarafından davalıya kesilen ürün faturalarının davalının defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı ürün bedellerinin verilen çekler ile ödendiğini ifade etmişse de, buna ilişkin bir delil sunmadığı, bu nedenle incelenen ticari defterlere göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 53.247,94 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalı tarafça yapılan itirazın 53.247,94-TL üzerinden iptaline bu miktara takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı aleyhine % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı- "Davaların yığılması" şeklinde açılan "itirazın iptali davası" ile "menfi tespit davasının" tefriki ile itirazın iptali davasında arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi, menfi tespit davası yönünden ise dava değeri üzerinden harç eksikliği ikmal edilerek davanın görülmesi gerektiği-
Davacının, sigortalısına ödediği tazminatı sorumlu davalıya rücu ettiği, davacının sigortalısı ile davalı arasındaki ilişki kira ilişkisinden kaynaklanmadığı gibi davaya konu taşınmaz üzerinde kat mülkiyetine veya kat irtifakına da geçilmediğinin tapu kaydından anlaşılmadığı, eldeki davada uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklandığından, mahkemece asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekeceği-