İcra ve İflas Kanunu'nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının, adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği-
Yersiz ödemelerin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkin davada; davalı, dava dışı kurum sigortalısının eşi olan ve aylıklarını ölümünden sonra yersiz olarak çekmeye devam edenin yasal mirasçısı olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 610. maddesine göre; “Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.", 641. maddeye göre ise; “Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar...” yasal düzenlemeleri ve davalı yanca mirasın reddine ilişkin herhangi bir iddia da ileri sürülmemiş olduğuna göre terekeye dahil olduğu ve tereke borcu olan paradan da davalının (mirasçı sıfatıyla) sorumlu tutulması gerektiği-
Uyuşmazlığa konu olayda, alacaklı vekilinin şikayet yolu ile başvurması üzerine Antalya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.11.2014 tarihli şikayetin kabulü kararına karşı borçlu vekili tarafından verilen 01.03.2016 tarihli temyiz dilekçesinde "... Alacaklının talep edebileceği faizin yasal faiz olduğu- Müvekkil de bu şekilde hesaplanacak borcu ödemeye hazırdır..." şeklinde beyanda bulunulduğu- Bu hali ile alacaklı lehine usuli kazanılmış hak doğduğu-
İcra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davada; davalı belediye, bir kamu kurumu olup, eylem ve işlemlerinin kamusal nitelik taşıdığı, dava konusu alacak; davacının, kapanarak başka belediye başkanlığına bağlanan bu belediyede memur statüsünde çalışmaktayken ödenmeyen maaşlarına ilişkin olduğundan istemin idare hukuku kuralları çerçevesinde ve idari yargı yerinde değerlendirilmesinin gerektiği, diğer yandan, idari yargı yerinde "itirazın iptali" biçiminde bir dava yolu düzenlenmediğinden, adli yargı yerinde yargı yolu bakımından görevsizlik kararının da verilemeyeceğinden, istem idari yargı yerinde dava konusu edilip oradan bu konuda bir karar alınmadan icra takibi yapılmasına ve icra takibine itiraz üzerine adli yargı yerinden itirazın iptalinin istenmesine yasal olanak bulunmadığı için, davacının isteminin dinlenilebilir nitelikte olmadığı-
Yersiz tedavi gideri ödemesi nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davada; davaya konu tedavi gideri harcamalarının müteveffa adına davalı tarafından yapıldığı hususunda taraf delilleri eksiksiz olarak toplanıp diğer tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi usul ve yasaya uygun olmadığından kararın bozulması gerektiği-
İtirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, açık kanuni düzenlemeye göre dava açma süresinin itirazın tebliği ile başayacağı- Ödeme emrine itiraz, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise kanunda öngörülen bir yıllık sürenin başlamayacağı-
İtirazın iptali davasında, davalının "davacı kooperatiften olan huzur hakkı alacağının mahsubunu" talep etmesi takas def'i olarak kabul edilir mi?
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; sözleşmenin 7. Maddesinin 4. Bendinde TKDK tarafından bu sözleşmeyle belirtilen projenin desteklenmesi ve resmi olarak duyurulması ile yükleniciye proje hibe desteği tutarı üzerinden %4 ' üne karşılık gelecek tuturda ödeme yapacaktır denildiği, TKDK'ya yazılan müzekkere cevabında davalı firmanın kurumun 9. Ç. Dönemi kapsamında bir adet başvurusunun bulunduğunu, projenin onaylandığını ve sözleşme imzalandığını, söz konusu şirketin reddedilen başvurusunun bulunmadığının belirtildiği, sözleşmenin iki taraf açısından da hayata geçmiş olduğu, takip tarihi itibariyle alacak miktarının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporu ve davacının talebi dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
Mahkemece rapora yapılan itirazlar dikkate alınmadan karar verildiği, fesih ihbarnamesinin davacı tarafa tebliğ edildiğine dair dosyada delil veya belge bulunmadığı, davalı taraf kayıtları da incelenmek suretiyle, davacı tarafın fatura kapsamında belirtilen süre ile ilgili davalı tarafa hizmet verip vermediği, vermiş ise süresinin ve bedelinin ne olduğunun tespit edilmesi için açık, anlaşılır, denetime elverişli ve davacı tarafın rapora itirazlarını karşılayacak şekilde dayanakları da gösterilmek suretiyle bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmasına karar verilmesinin yerinde olduğu-
Trafik kazası sonucu vefat eden Emekli Sandığı Kanunu gereği sigortalı iştirakçisinin hak sahiplerine yapılan ödemeler nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davada; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kurum tarafından yazı ile bildirilen ikramiye ve ikramiye farkı ödemelerinin rücuya tabi olmadığı yönünde görüş bildirilmekle yetinildiği, ancak bu raporda davacı tarafça dosyaya ve icra takibine dayanak gösterilen ödeme çizelgeleri ile kurum cevabında bildirilen ödemeler karşılaştırılarak miktar ve nitelikleri konusuna bir açıklık getirilmediği; bu halde, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu yetersiz kaldığından herhangi bir karışıklık ve hak kaybına sebebiyet verilmemesi için öncelikle ilgili emeklinin vefatı nedeniyle hak sahiplerine yapılan ödemelere dair işlem dosyası aslı ya da onaylı sureti dosya içerisine alındıktan sonra yakınlarına yapılan ödemelerin miktar ve niteliği ile rücuya tabi olup olmadığının belirlenebilmesi için konusunda uzman bilirkişiden ayrıntılı, açık ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-