İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit alacak olması gerektiği, alacağın likit alacak olması şartıyla itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği- işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardan olduğundan İş Kanunu tarafından işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmolunamayacağı- Dava konusu uyuşmazlıkta, davacının kıdemi ve ücreti konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığından, işverenin borçlu olduğunu düşündüğü kısım dahil tüm miktara itiraz etmesinin işvereni kısmen kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatı ödeme yükümlülüğü altına sokacağı-
Davacının isteminin dayandığı hukuki sebep, "kendisi ile davalı arasında yapılan hizmet sözleşmesi ile davalının 'ücret' borcuna ilişkin olmayıp davacı ile davalı arasındaki borç ilişkisi iddiasına dayandığından, yani, davacı, almış olduğu senede dayanarak, davalıya verdiğini iddia ettiği borcu talep ettiğinden, uyuşmazlığın çözümünde, yanlar arasındaki hukuki ilişkide, öncelikle Borçlar Kanunu’nun karz akdi hükümleri ile kambiyo senedine dayanılması nedeniyle ticari hükümlerin uygulanması gerektiği- "Davacı işçinin, işverenin kredi çekememesi nedeniyle, talimatı üzerine, işveren için kredi çekildiği, hukuki ve kişisel bağımlılık nedeni ile iş ilişkisi kapsamında kredi çekilip işverene verildiği, davacının serbest iradesi olmadığı için tarafların eşit konumda olduğu ve serbest irade ile kararlaştırılan karz sözleşmesinden söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın iş sözleşmesinden ve iş ilişkisinden kaynaklandığı, bu nedenle iş mahkemesinin görevli olduğu yönündeki bozmasının isabetli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kıdem tazminatından her işveren işçiyi çalıştırdıkları dönemlere göre orantılı olarak sorumlu olduğu-
Davalı sigorta şirketi tarafından icra dosyasına yapılan ödemenin asıl alacak ve faiz alacağından ne şekilde hesaplanarak indirildiği belirsiz olduğundan, mahkemece, öncelikle, davacının işyerinde meydana gelen hasarı tespit edebilecek emtianın niteliğine göre ve mali müşavirlerden oluşan 3'lü heyet raporu alınarak, işyerindeki hasar gören eşyaların faturaları ve işyerinin ticari defterleri de incelenerek denetime elverişli, gerekçeli ve ayrıntılı rapor alınarak gerçek zararın belirlenmesi, davalı tarafından dava konusu takip başlatıldıktan sonra icra dosyasına yatırılan asıl alacak ve ferilerine ilişkin ödemeler kalem kalem değerlendirilip mahsup edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Davaya konu tazminat bedeli likit olmayıp yargılama sonucu belirleneceğinden, icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
TTK. 101'/1deki beş yıllık zamanaşımının ancak taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunması halinde uygulanabileceği- İtirazın iptali davasında, davacının "ne şekilde kötü niyetli olduğu" belirlenmeden, kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceği-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için alacaklının kesinleşmiş bir alacağının ve icra takibinin bulunmasının zorunlu olduğu- İtiraz üzerine duran icra takibi nedeniyle asliye hukuk mahkemesinde açılan itirazın iptali davasının görevsizlik nedeniyle devredildiği iş mahkemesi’nde hangi esasa kaydedildiğinin ilgililerinden de sorulup dosyanın hangi aşamada olduğu tespit edildikten sonra; sonucu ve kesinleşmesi beklenerek tasarrufun iptali davasında karar verilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan itirazın iptali davasında, davalının sorumlu tutulacağı alacak miktarı likit (belirli, muaccel) olmayıp, alacak miktarının tespiti yargılama yapılmasını gerektirdiğinden davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerektiği, bu yöndeki yanılgının giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirmediği-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için alacaklının kesinleşmiş bir alacağının ve icra takibinin bulunmasının zorunlu olduğu- İtiraz üzerine duran icra takibi nedeniyle açılan itirazın iptali davasının sonucunun beklenilmesi ve sonuca göre tasarrufun iptali davasında bir karar verilmesi gerektiği-
Davanın, davacının ödediği trafik kazasından kaynaklanan tazminatın, zarardan sorumlu olduğu iddia edilen davalıdan rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davacının tarafından talep edilen tazminat miktarı likit (muayyen, belirli) olmayıp, gerçek zarar miktarının tespiti ile davacının davalıya rücusu için gerekli şartların oluşup oluşmadığının saptanması, yargılama ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerektirdiği, bu nedenle, davacı tarafın şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesi doğru değil bozma sebebi ise de bu husustaki yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediği-
Borçlu kiracının temerrütünden söz edilebilmesi için 30 günlük sürenin bitimine kadar beklenmesi, bu süre içinde takip konusu alacağın ödenmemiş olması gerektiği- 13 ödeme emri (28/01/2014 tarihinde) tebliğ edilmiş ve davalı borçlunun "borcu olmadığını" belirterek borca itiraz etmesi üzerine, itirazın iptali davası kanunda öngörülen otuz günlük süre dolmadan (27/02/2014 tarihinde) açılmış olduğundan kiralananın tahliyesi davasının reddine karar verilmesi gerektiği-