Ceza mahkemesinin kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de, somut olayın özelliği itibariyle maddi olgunun ve davalının sorumluluğunun tespiti açısından ceza dava dosyasının sonucunun önem arz ettiği, bu nedenle icra takibine yapılan itirazın iptali isteminde, ceza dava dosyasının kesinleşmesi beklenilmeli ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek üç kişilik uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmış ise de alınan rapor yalnızca davalının ticari defterleri incelenmek suretiyle düzenlenmiş olup bilirkişi kurulunun incelemesi sırasında dava dışı vergi borçlusu...’ün ticari defterlerinin incelenmediği, şu durumda mahkemece, uyulmasına karar verilen .... Hukuk Dairesinin bozma ilamının gereği yerine getirilerek hem davalının hem de dava dışı vergi borçlusu...’ün ticari defterleri temin edilip haciz ihbarnamesinin tebliği tarihi itibarıyla davalının, vergi borçlusu...’e borçlu olup olmadığının tespiti hususunda üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Bir kamu tüzel kişisi olan davalı kurumun emrinde görevli kamu çalışanı olan davacının isteminin idare hukuku kuralları çerçevesinde ve idari yargı yerinde değerlendirilmesi gerekeceği, itirazın iptali davası sırasında, icra takibinin temelini oluşturan ve aslı da idari eylem olan alacağın varlığının ve kapsamının hukuk mahkemesi tarafından çözümlenmesinin kabul edilemeyeceği-
Zorunlu trafik sigortacısı tarafından zarar gören dava dışı üçüncü kişiye ödenen tazminatın ehliyetsizlik nedeniyle sigortalısından rücuen tahsili istemi-
Bozma ilamına uyulduktan sonra yapılan yargılamada, bozma ilamı ile kesinleşen yönler bakımından yeniden karar verilemeyeceği-
İtirazın iptalinin kabulüne ilişkin kararın henüz kesinleşmemiş olması halinde, anılan davanın, tasarrufun iptali davasında bekletici mesele yapılmasına karar verilmesi gerektiği-
İtirazın iptali istemine ilişkin davada; Asliye Hukuk Mahkemesince davacının faiz isteminin reddine dair verilen ilk karar, davacı tarafından temyiz edilmeyerek kesinleştiği ve bu hususta davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu, mahkemece bu yön gözetilmeksizin davacının faiz istemi yönünden de itirazın iptaline karar verilmesinin davalı yararına gerçekleşen usuli kazanılmış hak kuralına aykırılık teşkil ettiği, bu durumda mahkemece davacının faiz isteminin reddine karar verilmesi gerekirken işlemiş faiz yönünden de itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takibe itirazda haksız olması ve alacağın likit alacak olması gerektiği, alacağın likit olmadığının bilirkişi raporları ile belirlemesi halinde borçlunun takibe itirazda haksız olduğunun kabul edilemeyeceği-
21.06.2013 tarihli sözleşmede; davalının müşterek borçlu, müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, sözleşmenin kefalet beyanı kısmında kefalet tarihinin bulunmadığı hususlarında ihtilaf bulunmadığı, akdin sıhhatinin şekle tabi kılındığı hallerde kanunun öngördüğü şekilde yapılmayan akitler geçersiz bulunduğundan bu hususun mahkemece kendiliğinden incelenmesinin gerekli olduğu, davalının kefaletinin geçerli olmadığı, dolayısıyla bu sözleşmeden kaynaklanan borç sebebiyle davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği-
Davaya konu genel kredi sözleşmesinde davalının müteselsil kefil olarak yer aldığı, ancak sözleşmenin yapıldığı 27.01.2012 tarihinde 6098 s. TBK’nun yürürlükte olması nedeniyle, söz konusu yasanın 583/1 maddesi uyarınca; kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini, kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi gerektiği- Her ne kadar sözleşmede kefil olunan miktar el yazısı ile yazılmış ise de, kefalet tarihi yazılmadığından TBK'nun 583/1. maddesinde öngörülen şekil koşullarının gerçekleşmemesi nedeniyle kefalet sözleşmesi geçersiz olduğu-