Davalı "kooperatif ortaklığından istifa ettiğini" bildirmişse de, istifanın icra takibinden sonra gerçekleştiği ve takip tarihi itibariyle davalının kooperatif üyeliğinin devam ettiği, Kooperatifler Kanunu gereğince ayrılan ortağın ortaklıktan ayrılması kesinleşinceye kadarki borçlarını ödemekle yükümlü olduğu hususları dikkate alındığında; davacı kooperatifin, davalı ortağın istifasından önce doğmuş aidat borçları için dava açmasında hukuki yararının bulunduğu- Zamanında ödendiğinde kooperatifin kasasına girecek olan aidatın, üyenin ortaklıktan ayrılması sonrasında çıkma payı altında ortağa ödeneceği tarihe kadar kasada beklemesinde ve nemalanmasında tüm ortakların yararının bulunduğu- Ortağın çıkma payını talep edip etmeyeceğinin, bu talebin zamanaşımına uğrayıp uğramayacağının henüz belli olmadığı bir aşamada açılan davada hukuki yararın bulunduğu ve aidat borcunun çıkma payı olarak tekrar ortağa iade edileceğinden bahisle dava açmakta hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmasının hatalı olduğu- "Davacı kooperatife istifanın ulaştığı anda muacceliyet kesbetmese bile davalının çıkma payı alacaklısı olması nedeniyle alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiği, TBK. mad. 135 uyarınca alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesinin asıl borcu sona erdirdiği, TBK. mad. 131. uyarınca da asıl alacağa bağlı faiz, gecikme zammı gibi alacakları da sona erdirdiği, davalının ortaklıktan çıkması nedeniyle kooperatiften olan çıkma alacağı tutarının takip konusu aidat borcu tutarından fazla olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı" şeklindeki görüş HGK. çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Davacı ile davalı-alıcı arasında ayrı, davacı ile dava dışı satıcı arasında ise ayrı taşınmaz tellallık sözleşmeleri yapılmış olup davalı alıcının ve dava dışı satıcının, davacıya karşı ayrı ayrı sözleşmeden doğan sorumluluklarının bulunduğu- Davacı, dava dışı satıcı ile yapmış olduğu sözleşmeden doğan alacağı nedeniyle "satıcıyı ibra ettiğini" belirtmişse de, davalı ile yaptığı diğer sözleşmeden doğan tellallık ücreti alacağını tahsil ettiğine ve davalı alıcıyı ibra ettiğine ilişkin herhangi bir belge bulunmadığından, davalı-alıcının, davacıya karşı sözleşmeden doğan sorumluluğu devam ettiği- "Davacının davalının menfaatlerine aykırı olarak dava dışı taşınmaz sahibi ile de sözleşme yaparak, taşınmaz sahibinden de ücret alması ve taşınmaz sahibini ibra etmesi nedeniyle iyi niyetli olmadığı davalı ile yaptığı tellallık sözleşmesinden dolayı ücrete hak kazanamayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Geçersiz sözleşmelerde tarafların, bu geçersiz sözleşme nedeni ile verilen şeyleri birbirlerinden isteyebileceği- Davacı bu geçersiz sözleşme nedeni ile dava dışı yükleniciye ödeme yapmış olup, davalıya herhangi bir ödeme yapılmamış olduğundan ve sözleşme geçersiz olduğundan, sözleşme uyarınca “...İnş.’a yapılan ödeme ....’a yapılmış kabul edilecektir” hükmünün de geçersiz olacağı- Dava dışı yüklenici ile davalı arsa sahibi arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmış olup, dava dışı yüklenicinin alıcı davacıya adi yazılı sözleşme ile satmış olduğu taşınmazın, davalı tarafından davacıya fiilen teslim edildiği, tapusunun verilmeye hazır olduğunun bildirildiği dosya kapsamından anlaşılmış olup davacının davasında iyi niyetli olduğunun da söylenemeyeceği-
Ceza mahkemesince verilen ve kesinleşen mahkumiyet kararları hukuk hakimini bağlayacağı-
İtirazın iptali davasında, reddedilen kısım yönünden davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Sipariş formumda yer alan, "Ödeme vadeli (TL) çek ile yapılır ise çek tarihinin günündeki Merkez Bankası Döviz satış kurundan hesaplanır" ,“Satış bedelimiz döviz (USD) cinsindendir."düzenlemeleri nedeniyle, "TL" olarak yapılan ödeme günündeki T.C.M.B. "döviz satış kuru" belirlenip "kur farkı" oluşup oluşmadığının saptanması gerektiği-
"Davalı fatura bedellerini davacıya kargo yolu ile göndermiş olduğu çekle ödediğini, çekin kaybedilmesinde bir sorumluluğu bulunmadığını", davacı ise "davalı tarafından kendisine çek gönderilmediğini" belirttiğinden, ispat yükümlülüğünün davalı tarafa düştüğü- Mahkemece davacının ticari defter ve belgeleri incelenmeden, davalının ticari defter kayıtları esas alınarak hüküm kurulmuşsa da, davalının ticari defterlerindeki kayıtların dayanak belgeleriyle doğrulanmadığı takdirde tek başına ödeme konusunda ispata yeterli olmayacağı- Mahkemece davacı ticari defter ve belgelerinin bulunduğu yerde bilirkişi incelemesi yapılması için talimat yazılarak alınacak rapor da değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-
İtirazın iptali davasında, takibe konu alacaklar aidat ve ortak gider alacaklarına ilişkin olup mahkemece bu giderlerin yapıldığına yönelik makbuzlu ve fiili yapılan işlerin araştırılarak özellikle aidatlara ilişkin karar defterlerinin ve işletme projelerinin ve anataşınmazın o döneme ilişkin gelir gider hesaplarının, belgeli ve belgesiz harcamalarının tespit ve celp edilerek, kat mülkiyeti hukukundan ve mali hesaplardan anlayan bilirkişiden, tarafların ve Yargıtayın denetimine açık rapor alınarak oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerektiği-
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra oluşan banka kredi kartı uyuşmazlıklarında görevli mahkemenin, anılan kanunun 3/1-k-l, 73/1, 83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde Tüketici Mahkemeleri olacağı-
İtirazın iptali davasında taraflar arasında imzalanan protokodeki tüm takip dosyaları getirtilip protokol tarihi itibariyle her bir dosyada kapak hesabı yaptırılıp bunların toplamının protokoldeki üst limiti geçmemesi halinde, bu dosyaların borcunun tamamen bu davalı tarafından ödenmesi gerektiği hususu üzerinde durulması gerektiği- Kapak hesaplarının toplam üst limiti geçmesi halinde ise, davalının sorumluluğunun üst limit kadar olacağı- Protokol tarihi itibariyle saptanan borcun zamanında ödenmemesi nedeniyle ortaya çıkacak faiz vs. sebeplerden artacak borçtan da yine davalının sorumlu olacağı-