Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da bulunmadığı, kısa karar ile gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK mad. 297 ve 298 buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratığı, bu hususun kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görev olduğu-
Davacının sözleşme kapsamında davalıya devrettiği gecekondusu için sadece enkaz bedeli isteyebileceği, enkaz bedelinin de davacıya ödenmiş olması karşısında davacının başka bir şey talep edemeyeceği anlaşıldığından davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, tarafların tanık dinlenmesine açıkça muvafakatleri bulunmadığı belirtilerek tanıklar dinlenmemiş ise de, takibe dayanak bononun zamanaşımına uğramış olup, HMK 202. maddesi hükmüne uygun olarak yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge olduğu, hal böyle olunca, davacının iddiasını HMK. 202 maddesi kapsamında her türlü delillerle ispatlayabileceği de gözetilerek tarafların tanık dahil tüm delilleri toplandıktan sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında imzalanmış olan oto alım satım komisyon mukavelesi başlıklı ve her iki tarafında kabulünde olan sözleşmenin özel şartlar başlıklı kısmında yazılı olan " traktörün bedeli Y.K. adına esnaf kefaletteki borç ödeme şartıyla alınmıştır." cümlesinin açık ve net olup davalının ödemenin kredi borcunun kapatılması suretiyle yapılacağı yönündeki savunmalarını doğrular mahiyette olduğu, o halde mahkemece bu doğrultuda değerlendirme yapılarak taraf delilleri de bu yönde incelenmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalıya gönderdiği faturalı mallar karşılığında 30.07.2007 ve 30.10.2007 keşide tarihli ayrı ayrı 2.700,00 TL, birleşen dosyada ise 23.04.2007 tarihli 3.000,00 TL bedelli çekleri verdiğini, bu çeklerin bankaya ibrazında karşılıksız çıktığını, borç ödenecek diye beklerken çeklerin zamanaşımına uğradığını, başlattığı icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, % 40'dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına-
Mahkemece davaya konu faturanın kapalı fatura olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de söz konusu faturayı düzenleyen davacı alacaklının imzasının faturanın üst kısmında bulunmuş olması, alt kısmındaki imzanın ise davalıya ait olması nedeniyle düzenlenen faturanın kapalı fatura olmadığının, açık fatura olduğunun anlaşıldığı, mahkemece faturanın açık fatura olduğu hususu gözden kaçırılarak yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davada, icra takip tarihi itibariyle alacağın hesaplanabilmesi için hesap kat tarihinde davacı bankanın talep edebileceği asıl alacak miktarları belirlenerek hesap kat tarihinden temerrüt tarihine kadar olan dönem içerisindeki akdi faiz toplamının da asıl alacağa kapitalize edilebileceği göz önüne alınarak temerrüt tarihi itibariyle davacı bankanın asıl alacağının tespit edilerek varılacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiği-
Davanın, iş yeri (dükkan) satışından kaynaklanmakta olup, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nun 4. maddesi kapsamında ticari dava niteliğinde olduğu, bu sebeple TTK.’nun 4. ve 5. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesi görevli olup, mahkemece işin esasına girerek karar vermek gerekeceği-
Davacı ile davalı arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesi ve ekleri olan şartnamelerin hükümleri incelendiğinde, davacı Rektörlüğün çalıştırılacak işçiler ile ilgili işe başlama, çalışma koşulları, denetleme, mali haklarının ödenmesi ile ilgili denetim ve kontrolü tamamen elinde bulundurduğu, işçilerin iş akitlerinden doğacak dava konusu alacaklardan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğu hususunda bir düzenlemenin bulunmadığı, tacir olan davalının çalıştırdıkları işçilerin fiili işçilik dışında sair tazminat haklarından sorumlu olacaklarını bilebilecek durumda oldukları, davacının da asıl işveren durumunu muhafaza etmesi nazara alındığında doğan zararlardan tarafların yarı yarıya sorumlu olduğunun kabulü gerektiği-
Yetkili icra dairesinde takip yapılmasının itirazın iptali davasında dava şartlarından biri olduğu, hem icra dairesinin hem de mahkemenin yetkisine itiraz edildiği durumlarda mahkemece İİK.nun 50.maddesi gözetilerek öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-