Anayasa mahkemesinin iptal kararlarından sonra, çocuk tarafından veya çocuk adına açılan babalık davalarına herhangi bir hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığı-Ana baba arasında evlilik birliğinin bulunmaması halinde velayetin anaya ait olacağı, yasal temsilci ile küçüğün menfaati çatıştığında küçüğe kayyım atanacağı, babalık davasının; Cumhuriyet savcısı ile Hazineye bağlandığı, dava ana tarafından açıldığında kayyıma, kayyım tarafından açılmış ise anaya ihbar edilmesi gerektiği-Anne, babalık davası ile birlikte veya ayrı ayrı olarak baba veya mirasçılarından mali haklarını isteyebileceği-Mali hakların ne zaman istenebileceğine ilişkin bir süre şartı öngörülmediği-
Davacı ile gayri resmi birliktelik yaşayan, bu birliktelikten dünyaya gelen çocuğun babası olduğunu kabul eden, nüfusa kayıt işlemleri gündeme geldiğinde ise "eşinden boşanacağını, evlendikleri zaman çocuğun nüfusu ile ilgili bir sorunun kalmayacağını" beyan eden erkeğin bu aldatıcı davranışları ile aleyhine babalık davasının açılmasını engellediği- Tarafların ortak çocuğun doğumundan önce ve sonra birlikteliklerini bir aile oluşumu içinde sürdürdükleri, resmi evliliğin gerçekleşeceği yönünde davalının davacıda güven duygusu yarattığı ve onu oyaladığı kanıtlandığından, babalık davasının süresinde açılmadığından bahsedilemeyeceği-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, ortak çocuğun ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Davanın babalığın hükmen tespiti istemine ilişkin olduğu- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, ortak çocuğun ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu- Hakkaniyet ilkesinin de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık; kayden baba olarak görünen davacının nüfus kaydının düzeltilmesi amacıyla açtığı eldeki davada, kayden anne olarak görünen eşini davaya dâhil etmesinin gerekip gerekmediği ve dava dilekçesi dikkate alındığında iddianın ileri sürülüş şekline göre “davalıların gerçekte babasının bir başkası olduğuna yönelik talebin” 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 301 inci maddesinde düzenlenen babalık hükmüne ilişkin olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalıların biyolojik babalarına yöneltilen talebin tefrik edilerek aile mahkemesince karara bağlanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır..
Babalık davasında Cumhuriyet savcısına ve Hazineye ihbarın zorunlu olduğu ve dava bu mercilere ihbar olunmadan, yargılamaya devamla işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Tasfiyeye konu taşınmazın mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olduğu kabul edilerek karar verilmesi gerektiği- Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirlerin mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edileceği- Mahkemece taşınmaz ve aracın devir tarihi ile tarafların ayrı yaşamaya başladıkları tarih ve boşanma dava tarihi göz önünde bulundurulduğunda taşınmaz ve aracın eklenecek değer olarak kabul edilerek tasfiyede dikkate alınması gerektiği-
Hükmün tavzihinin, hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her birinin hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini istemi olduğu- Hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların ve yüklenen borçların, tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği- Sadece analığın tespitine ilişkin davada; - başka dosyada- babalık ile ilgili hüküm kurulması ve kesinleşmesine rağmen babalığın tespiti yönünden tekrar karar verilmesinin hatalı olduğu; karardan sonra mahkemece bu hatanın fark edilerek birden fazla tavzih kararı ile düzeltilmeye çalışılarak en son ek karar ile verilen babalık hükmü ve kesinleşme şerhi kaldırılsa da dava konusunu aşacak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı ve tavzih ek kararlar ile de hüküm fıkrasının değiştirilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Soybağının tespiti davalarında Hukuk Muhakemeleri Kanunu uygulandığından davalıya tekrar davetiye çıkarılarak DNA testi için gerekli kan ve doku örneklerini vermesini, aksi taktirde zor kullanılarak bu incelemenin yaptırılacağı hususunun ihtar edilmesi gerektiği ve buna rağmen davalı gelmez veya gelir de kan ve doku örneklerini vermez ise zor kullanılarak DNA testi yaptırılıp alınacak rapor doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlara aykırı şekilde eksik incelemeyle davanın kabulünün doğru görülmediği-
Soybağına ilişkin davada davacı anneden de örnek alınmak suretiyle DNA testi yaptırılıp alınacak rapor da gözetilerek karar verilmesi gerektiği-