Vâde tarihinden takip tarihine kadar işleyen faizin hesaplandıktan sonra, bunun ana paraya (asıl alacağa) eklenip, hepsinin tutarı üzerinden tekrar takip tarihinden itibaren temerrüt faizi istenemeyeceği (hesaplanamayacağı)–
Alacaklı ile borçlu arasında yapılan sözleşmede «faiz oranlarının arttırılması durumunda yeni oranların uygulanacağının» belirtilmiş olması halinde, % 30 yasal faiz oranına göre değil, artan yeni faiz oranına göre faizin hesaplanması gerekeceği–
Bir ortağın şirketten çıkmasının ancak «tescil ve ilân tarihi»nden itibaren üçüncü kişilere karşı hüküm ifade edeceği, bu nedenle senetlerin tanzim tarihinden önce şirketten ayrılan ortağın bu husus ilân edilmiş fakat ticaret siciline tescil edilmemişse, senet bedelinden dolayı sorumluluğunun devam edeceği–
Cezai şartın ilâmsız takip konusu yapılamayacağı, bu konuda çıkacak uyuşmazlığın icra mahkemesinde (tetkik merciinde) çözülemeyeceği (Bu durumda, icra mahkemesince «tetkik merciince» «görevsizlik kararı» değil, «alacaklının itirazın kaldırılması isteğinin reddine» ya da «borçlunun itirazının kabulüne» şeklinde karar verilmesi gerekeceği)-
İcra dairesine yaptığı itirazda «borcu olmadığını» bildirmekle yetinen borçlunun, itirazın iptali davasına verdiği cevapta «ibranamedeki imzanın kendisine ait olmadığını» ileri sürebileceği, çünkü «itiraz sebeplerinin değiştirilemiyeceği» (İİK. 63, 62/IV) kuralının icra mahkemesindeki (tetkik merciindeki) yargılamalarla ilgili olduğu–
«Kollektif şirket hakkında takibin semeresiz kalması» veya «şirketin herhangi bir sebeple sona ermiş olması» halinde -fesih sonucu beklenmeden- şirket borçlarından dolayı sorumlu olan ortaklara takibin yöneltilebileceği–
Şirket hakkındaki takibe geçildikten sonra, şirketin iflâsına karar verilmiş olmasının, 3203 sayılı Yasaya göre SSK’na karşı sorumlu olan borçlunun sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı–