Ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceğinden, ikinci ıslah isteminin reddedilmesi gerektiği-
Davalı vekilinin zamanaşımı savunmasını içermeyen ve yasal süresi geçtikten sonra verildiğinden hiç verilmemiş kabul edilen (davayı inkar etmiş sayılan) cevap dilekçesi sunduğu, davacının işçilik alacaklarını miktar itibarıyla artırmak suretiyle ıslah etmesi üzerine bu ıslah işlemine karşı da davalı vekilince süresi içinde ibraz edilmeyen ancak cevap dilekçesinin zamanaşımı defi yönünden HMK. mad. 176 maddesi gereği ıslah edildiğini belirten dilekçe verildiği, ancak bu dilekçeye karşı davacı vekilince açıkça itiraz edildiği görüldüğünden, yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı tarafın itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinde ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyeceği-
Zamanaşımının, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olduğu ve alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılacağı- Alacağın salt zamanaşımına uğramış olmasının onu eksik bir borca dönüştürmesi için yeterli olmadığı, bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekeceği- Davalı tarafından zamanaşımı def'i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için yasanın öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hakimin bunu kendiliğinden göz önüne alamayacağı- Zamanaşımı, kanunda sınırlı olarak sayılan ilk itirazlardan olmadığından cevap dilekçesi ile ileri sürülme zorunluluğu bulunmadığı- Zamanaşımı def'inin, savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağının başladığı ana kadar ileri sürülmesi gerekeceği ve bu ana kadar ileri sürülmeyen zamanaşımı def'inin sonradan ileri sürülmesinin savunmanın genişletilmesi niteliğinde olacağı- Davaya yasal süresi içerisinde cevap vermemiş olan davalının süresinden sonra vereceği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'inde bulunabilmesinin ancak davacının muvafakat etmesi ile mümkün olacağı- Islahın yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabileceği- Davanın kısmen de ıslah edilebileceği- Maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemlerinin ıslahla düzeltilemeyeceği- Feragat, kabul, sulh gibi işlemlerin asıl hakkı ortadan kaldırmasından dolayı usul işlemi olduğu kadar maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşıması dolayısıyla bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilemeyeceği- Açık bir irade beyanı ile terk edilen hakların maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmaması sonucunda ıslahın konusu olamayacağı- Davanın cevapsız bırakılması ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemesi halinde davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı-
Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemi- Davalı tarafça, taşıma esnasında kazanın meydana geldiği iddia olunmuş, aracın kaza günü yolcu taşımacılığı yapan minibüs olduğu anlaşılmış olduğundan, mahkemece, zorunlu taşımacılık mali sorumluluk sigortasının bulunup bulunmadığının araştırılması, taşıma sigortasının bulunması durumunda; davalı zorunlu mali mesuliyet sigortacısına ancak taşımacılık mali sorumluluk sigortası limitinin üzerinde bir zararın tespiti halinde limitin üzerinde kalan kısım yönünden başvurulabileceği gözetilerek ona göre karar verilmesi gerektiği- Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneğinin, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirileceği-
Ananın mali hakları konusunda; taraflardan bütün delillerinin sorulması, davacıdan harcama belgelerinin ibrazının istenmesi, belgelendirilemeyen ancak mutad olan diğer giderler hakkında zabıta araştırması yaptırılması, davacının doğum yaptığı hastaneden harcamaya ilişkin getirtilen belgenin de dikkate alınarak bilirkişi raporu alınması gerektiği (TMK. mad. 304)- Bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı-
Dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usulüne ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi davanın konusunda da ıslahın kural olarak mümkün olduğu- Davacı taraf dava dilekçesinde “aile konutu niteliğini haiz davalı adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ile önceki malik adına tescili” talebini davalının ölümünden sonra verdiği dilekçe ile “taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine karar verilmesi” şeklinde ıslah etmiş, böylelikle davanın konusunu değiştirmiş olup, mahkemece talep aşılmak suretiyle hem dava dilekçesinde belirtilen aile konutu şerhi konulması, tapu kaydının iptali ile önceki malik adına tescili talepleri hakkında hüküm kurulduğu, hem de ıslah dilekçesi ile talep edilen “aile konutu olduğunun tespitine” yönelik karar oluşturulduğu anlaşıldığından, mahkemece talebin aşılması suretiyle yazılı şekilde kurulan hükmün HMK'nun 26/1. maddesine aykırı olduğu-
Islahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği, Yargıtay'ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olmadığı, bu husus nazara alınmadan, ıslaha geçerlilik tanınarak başlangıçla talep edilen miktara ÜFE oranında artış uygulanmak suretiyle hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı-
Dosya içerisindeki kanıt ve belgelere göre davanın kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin olduğu anlaşıldığından ve bu nitelikli davalarda HMK 177.maddesi uyarınca tahkikatın bitimine kadar ıslah yapılabileceğinden davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekeceği-
Alacak davası bozma ilamına uyularak-