Davanın tamamen ıslah yoluna dava dilekçesinden itibaren tüm usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulacağı, davadaki talep kısmının değiştirilmesinin de davanın tamamen ıslahı mahiyetinde olduğu, kısmi ıslahta ise,tarafın belli bir usul işlemini ıslah ettiği, davadaki talep kısmının arttırılmasının da davanın kısmen ıslahı niteliğinde olduğu, gerek davanın tümden gerekse kısmen ıslahının tahkikatın sona ermesine kadar ve ancak bir defa yapabileceği, ikinci bir ıslah yoluna başvurulamayacağı-
İlk derece mahkemesi hükmünün Yargıtay'ca bozulmasından sonra tarafların ıslah yoluna başvuramayacakları- Çıkma payı alacağının tahsili hususunda belirlenecek miktara hükmedilirken, makbuz karşılığı elden ve havale yapılan miktar ile banka kredisi geri ödemesinden kaynaklanan alacak kısmı toplamından davacı payına düşen genel gider payının düşülmesi gerektiği- İİK. mad.89 kapsamında gönderilen haciz ihbarnamesine istinaden yapılan ödemelerin, çıkma payı kapsamında değerlendirilmesi ve temerrüt tarihinden itibaren tahsiline hükmedilmesi gerektiği-
Kural olarak tahkikat bitip Yargıtay tarafından bozma kararı verildikten sonra ıslah yapılamayacağı-
Mirasta iade istemine ilişkin davalarda zamanaşımı taksimin yapılmasından sonra işlemeye başlayıp, taksim yapılmaması halinde zamanaşımı süresinin işlemeyeceği- HMK’nın 177/1. maddesi gereğince ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği 04.02.1948 günlü ve 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı gibi bozma ilamından sonra ıslah isteminde bulunulamayacağı-
Islah dilekçesiyle ileri sürülen istemin, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması niteliğinde olduğu; dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı def'inin ıslaha karşı ileri sürülemeyeceği-
Yargıtayın ilgili Dairesi tarafından sadece “eksik inceleme”, “görevsizlik” “yetkisizlik” "taraf teşkili" gibi esasa ilişkin olmayan sebeplerle yerel mahkeme kararı bozulmuş ise, ortada bozma ilamına uyulmasıyla doğmuş bulunan usuli bir müktesep haktan söz edilemeyeceğinden bozma ilamından sonra ıslah yoluna başvurulmasının hukuken mümkün olduğu- Davacının dava açılmadan önce davalıyı temerrüde düşürdüğü iddia ve ispat edilmediğinden hükmedilen alacağa dava ve ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği-
Bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı-
Davacının müdahalenin meni ve kal'i ile eski hale getirme davası açtıktan sonra talebini, tazminat davası olarak ıslah ettiği, ıslah çerçevesinde tarafların delillerinin değerlendirilmesi gerekeceği-
Islahla kastedilen dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesi olduğu- Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla dava konusu haline getirilemeyeceği, sadece eksik ve kusurlu iş bedelinin tazmini hakkında açılmış davada ıslah harcı yatırılmak ve ıslah talebi olduğu belirtilmek suretiyle başta dava edilmeyen “cezai şart” talebiyle verilen dilekçedeki istemin hukuken “ıslah” olarak kabulüne olanak bulunmadığı, bu yolla ayrı bir dava konusu teşkil eden unsurların mevcut davaya ıslah yoluyla dahil edilemeyeceği ve ilk ıslah dilekçesinde yer almayan ortak alanlardaki eksik ve ayıplı imalat bedeli istemi ile ilgili harç da yatırılmadığı ve bu istemin ilk defa 30.09.2013 tarihli dilekçede ileri sürüldüğü gerekçesiyle, cezai şart istemi ile ortak alanlardaki eksik ve ayıplı imalatların bedeline ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerekirken, sonradan verilen dilekçeyle dava konusu edilmek istenen cezai şart ve ortak alanlardaki eksiklikler hakkında da usulünce bir ıslah ya da ayrı bir dava varmış gibi hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu- Eksik ve ayıplı iş bedeli ile ilgili talebin kısmen kabulüne karar verilirken, davacı tarafın talep ettiği hususların eksik iş mi, ayıplı iş mi, ayıplı iş ise gizli ayıp mı, açık ayıp mı olduğu yönünde hiçbir ayrım gözetilmemesinin isabetsiz olduğu, mahkemece açık ayıplarla ilgili teslimden sonra yükleniciye TBK. mad. 474 gereğince süresinde ihbarda bulunulup bulunulmadığı, gizli ayıplarla ilgili olarak da ayıbın ortaya ne zaman çıktığı, çıkmasından sonra yüklenicinin TBK. mad. 477 gereğince haberdar edilip edilmediği hususları üzerinde ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-