Kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilinin talep edildiği davada, taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı noktasında uyuşmazlık bulunduğu- Davacı davalı işyerinde 2 vardiya şeklinde çalıştığını iddia etmiş olup davacının talebi aşılmak suretiyle yazılı şekilde fazla mesai süresinin belirlenip hesaplanmasını hatalı olduğu- Davacının iş akdinin işverence haksız feshedildiğini iddia ettiği davalının ise davacının iş akdini devamsızlık nedeniyle haklı nedenle feshettiğini savunduğu ancak dosyaya sunulan devamsızlık tutanağı tanıklarının dinlenmediği- Hakimin davayı aydınlatma ödevi gereği davalının sunduğu devamsızlık tutanağı tanıkları dinlenerek iş akdinin kim tarafından feshedildiği ve feshin haklı nedene dayalı olarak yapılıp yapıldığının belirlenmesi gerektiği- İş akdinin devamsızlık yapmak suretiyle eylemli olarak davacı tarafından feshettiği anlaşılırsa da davacının işverence ödenmeyen ücret alacakları bulunduğundan işçi tarafından iş akdinin feshinin haklı nedene dayandığı kabul edilerek kıdem tazminatı talebinin kabulüne, ihbar tazminatı talebinin ise reddine karar verilmesi gerektiği-
Yargılama safhasında davalıya %25,20 sürekli iş göremezlik derecesi üzerinden gelir bağlandığından, talep iş göremezlik oranının değiştiğine ilişkin ise, oranın değiştiği tarihin tespiti ile gelire etkisi üzerinde durulup sonucuna göre iş göremezlik geliri yönünden karar verilmesi, talep maluliyet aylığı tahsisine ilişkin ise 506 sayılı Yasa'nın 54. maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Davacı vekili, mal rejiminin tasfiyesini talep ettiğine göre mahkemece, davacı vekiline dava ve talebini açıklanması hususunda süre ve imkan verilmesi, dava ve talebin niteliğinin belirlenmesi, taraf delilleri eksiksiz olarak toplandıktan sonra esas hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacıya talep edilen manevi tazminat tutarının ne kadarının hangi eylem için istendiği yönünden açıklama yaptırılması ve sonrasında taleplerin her biri hakkında ayrı gerekçe ve ayrı hüküm kurulması gerektiği (HMK. mad. 31)-
Dava dilekçesinde talep her ne kadar "el atmanın önlenmesi ve yıkım" olarak belirtilmekte ise de dava dilekçesinin 3 numaralı paragrafında ve davacı vekilinin ilk celsedeki sözlü beyanında, yazılı beyanında ve yargılama aşamasında dosyaya sunulan dilekçelerde davacının talebinin taşınmazın mülkiyetine ilişkin olmayıp komşuluk hukukuna aykırılık teşkil eden elatmasının önlenmesi olarak ifade edildiğinden davacının bu yöne ilişkin iddia ve delilleriyle davalıların savunmalarının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
HMK. mad. 31 uyarınca, mahkemece, davacı tarafın İİK. mad. 277 vd.'na mı yoksa TBK. mad. 19'a mı dayandığının ve davalının hangi tasarruflarının iptalinin istediklerinin açıklattırılması gerektiği-
TMK'nun 713. maddesinde yazılı her üç nedenin ispat koşulları nedeniyle ayrı davaların konusu olduğu, bu nedenle öncelikle, mahkemece davacılar vekiline önel verilerek davasını TMK'nun 713/2 maddesinde bulunan hukuki sebeplerden hangisine dayandırdığının açıklattırılması ve dayanılan dava sebebine göre taraf teşkilinin sağlanabilmesi için kayıt maliklerine ait veraset belgelerinin temin edilmesi, dava konusu taşınmaza ilişkin tapu kaydının tüm geldi ve gittilerinin Yerel Tapu Müdürlüğü’nden, orada bulunmaması halinde ...’ndan getirtilerek dosya arasına konulması, taraf delillerinin toplanması, bundan sonra oluşacak duruma göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
6100 sayılı HMK'nın "Hakimin Davayı A.latma Ödevi" başlıklı 31. maddesi kapsamında, davacının mirasçılarından murislerinin, sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışacağına dair dilekçeleri gözetilerek talepleri açıklattırılarak elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece; öncelikle 6100 sayılı HMK'nın "Hakimin Davayı A.latma Ödevi" başlıklı 31. maddesi kapsamında, davacının talebinin açıklattırılması, hangi kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının tespitini istediğinin belirlenmesi, ancak 30.5.1995 tarihli prim kesintisinin varlığı ve bu tarihte 506 saylı Kanun kapsamında herhangi bir çalışmasının bulunmadığı gözetildiğinde, 01.6.1995 tarihinde 2926 sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının başladığının kabul edilmesi gerektiğinin dikkate alınması gerekeceği; sonrası hakkında yapılacak değerlendirmede ise, 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığa dair şahsi dosyasının getirtilmesinin, bu sigortalılığın muhtarlık faaliyetine tabi olması halinde, muhtarlık "kamu görevi" cümlesinden olup, nitelik itibariyle ifa önceliği bulunduğunun, diğer bir anlatımla, kişi muhtar seçildikten sonra sair işini-gücünü bir yana bırakıp (mesaisini) tüm emek ve çalışmalarını öncelikle bu kamu (muhtarlık) görevinin yerine getirilmesine hasredeceğinin, bu açıdan muhtarlık görevinin gerektirdiği çalışmaların ön planda tutulmasının ve zorunlu oluşu karşısında muhtarların, muhtarlık göreviyle ilgili çalışmalarının asıl ve baskın nitelikte, muhtarlık dışındaki sosyal ve ekonomik faaliyetlerinin ise, tali (ikincil) nitelikte kabul edilmesinin doğru olacağının gözetilmesi gerekeceği, 18.10.1995 tarihinden itibaren başlayan ve çakışan kesintili 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılık sürelerinin varlığı karşısında ise, davaya konu dönemde tarımsal faaliyetin sürekliliği hakkında yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde araştırma yapılması, çakışmaların makul süreyi aştığı sonucuna varıldığında, yeniden sigortalılık için kayıt ve tescil, ya da tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatının esas alınması gerektiği gözetilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacı üçüncü kişinin talebi mahkemece HMK. mad. 31 uyarınca açıklattırılarak, bildireceği marka, model ve seri numaralı makine esas alınmak suretiyle yeni bir bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak, haczedilen enjeksiyon makinasının davacının dayandığı faturada belirtilen makine olup olmadığı, bu faturanın davacının ticari defterlerine işlenip işlenmediği, işlenmişse bu defterlerin usulüne uygun tutulup tutulmadığı, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması, bu inceleme neticesinde davacı defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, açılış ve/veya kapanış tasdiklerinin yapılmadığının tespit edilmesi durumunda ise; bu sefer, dava dışı satıcı firmanın (Türkiye'de yerleşik bir firma ise) ilgili yıla ait ticari defter ve kayıtları ile ilgili fatura dipkoçanı getirtilerek bunlar üzerinde inceleme yaptırılması ve bundan sonra dosyadaki diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
