Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshinin tespiti ve sözleşme kapsamında tesis edilen şerhlerin kaldırılmasına ilişkin davanın gayrimenkulün aynı ile ilgili olmadığı- Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve uzlaşma protokolü ile ibranamede İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu kabul edildiğinden, yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğu- Yetkisinin kesin olduğu hallerde yetki dava şartları arasında sayıldığından,davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
TMK. mad. 168 gereğince, boşanma ve ayrılık davalarında eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinin yetikli mahkeme olduğu- Aksi kanıtlanıncaya kadar merkezi adres kayıt sisteminde kayıtlı olan yerleşim yerine ilişkin beyana geçerli olduğu- Nüfus kaydında davacının yerleşim yerinin "... Bafra" olduğu anlaşılmakta olup, davacı kadının daha önceden Almanya'da yaşaması veya ayrılığın ardından Almanya'ya geliş gidiş yapmasının, yerleşim yerinin Bafra olmadığının kabulü için yeterli olmayacağı-
Haczedilmezlik şikayeti ile haczedilen paranın gönderilmesi yazısının iptali talebine yönelik başvurunun derdestlik oluşturmayacağı-
Üniversitede görev yapan davacı, davalı rektörün süreklilik gösteren yıldırma niteliğindeki eylemleri nedeniyle manevi zarar gördüğü gerekçesi ile manevi tazminat isteminde bulunduğu ve davalının görevi dışında kalan kişisel kusuruna dayanıldığı ve hizmet kusuru niteliğinde bir eylemi bulunmadığı anlaşıldığından, husumetin kamu görevlisi olan davalıya yöneltildiği eldeki davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği- İdari yargı kararının yerine getirilmemesi durumunda kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine adli yargıda manevi tazminat davası açılmasının mümkün bulunduğu-
Davacının davasını İcra Müdürlüğü dosyası ve Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası kapsamında kesinleşen borçtan dolayı sorumlu oldukları tutarın davalılardan tahsili talebiyle açtığından dava tarihi itibariyle alacağın miktarını veya değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin mümkün olduğu- Davacı vekili HMK’nın 109. maddesi uyarınca davaya kısmi dava olarak da devam edilebileceğini bildirmiş ise de, iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesinin karşı tarafın açık muvafakatine tabi olduğu, davalının sessiz kalarak muvafakat etmediğini gösterdiği gerekçesiyle davanın HMK’nın 114/1-h maddesi uyarınca hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine dair verilen kararın onanması gerektiği-
5411 sayılı Bankacılık Kanununun 142. maddesindeki düzenlemede yer alan "Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılacağı ve o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davaların (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görüleceği" hükmü, iş bölümü veya iş dağılımı kuralı olmayıp HMK anlamında "görev" düzenlemesi niteliğinde olduğu- Dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan HMK'nin 20. maddesinde gösterildiği şekilde bir gönderme talebinin mevcut olmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
Hakimin, aralarında bağlantı bulunduğu iddiası ile birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davalarda, yargılamanın daha iyi bir şekilde yürümesini sağlamak için davanın her safhasında istek üzerine veya kendiliğinden ayrılmasına karar verebileceği- Hizmet tespiti ve işçilik alacaklarına ilişkin davaların ayrılmasının daha uygun olacağı-
Mahkemece, takip dosyası dikkate alınarak, alacaklı sıfatı bulunan kişi duruşmaya dahil edilerek yapılan imzaya ve borca itiraza ilişkin uyuşmazlıkta yargılama sonucunda karar verilmesi gerekirken takipte taraf olmayan ve davalı olarak gözüken kişinin varlığı ile davanın sonuçlandırılmasının HMK.'nun 114. maddesine aykırı olduğu-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari davalardan olmadığı, mahkemece, asliye hukuk mahkemesinin görevli olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun, üçüncü kişi nezdinde ileride doğması muhtemel alacaklarının haczinin ancak (İİK. mad. 78 kapsamında gönderilecek) haciz yazısı ile mümkün olduğu- Üçüncü kişiye gönderilen müzekkere, (İİK. mad. 78) kapsamında haciz müzekkeresi niteliğinde olduğundan, üçüncü kişinin, nezdinde borçlunun alacağı var ise haciz talebini yerine getirmesi, aksi halde hiçbir işlem yapmaması gerektiği- Şikayetçiye gönderilen haciz müzekkeresi, üçüncü kişi aleyhine İİK'nun 89. maddesindeki sonuçları doğurmayacağından, 3. kişi tarafından iptalinin istenmesinde hukuki yararının bulunmadığı-