Tazminat davası-
Davacı, zilyetliğe dayanarak tapu iptali ve tescil kararı verilmesini istemiş olup, idari bir işlem ve kararın iptali istenmediğinden uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerekir.
Davanın eldeki davanın davacısı tarafından aynı davalılara karşı açıldığı, dava konusu haczin ve mahcuzların aynı olduğu ve davacı alacaklı tarafından davalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddi isteğinde bulunulduğu ve davanın reddine karar verildiği görüldüğünden; mahkemece davanın derdestlik nedeniyle ön koşul yokluğundan reddi gerekirken, davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı 3. kişi lehine bozulmasına karar vermek gerektiği-
İtiraz dilekçesinin tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmayan itirazın iptali davasının usulden reddi gerektiği- Takip asıl borçlusu mirasçıları ile ipotek borçlusu arasında mecburi takip ve dava arkadaşlığı bulunduğu ve tüm borçluların takibe itiraz etmesi durumunda, tüm borçlular aleyhine itirazın iptali davası açılması gerektiği- Bozma ilamından sonra ise, kredi asıl borçlusu aleyhine de açılan itirazın iptali davası asıl dosya ile birleştirilmişse de, 1 yıl içinde açılmadığından dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğinden, davalı mirasçı hakkında açılan dava bakımından birlikte dava açılması ve görülmesi şartı gerçekleşmemiş olup asıl davanın da reddi gerektiği-
Müştekiler şikayet dilekçesinde mükerrer takip bulunduğunu, alacağın hesaplanma tarihi ve alacağa işleyecek faiz konularına ilişkin şikayette bulundukları, anılan hususların tamamının karşı tarafın esasına değil İİK.142/son maddesinde ifade edildiği gibi hesaplama yöntemine ilişkin olup, bu hususlara ilişkin sıra cetveline yapılan şikayetlerin görüleceği mahkemenin icra hukuk mahkemesi olduğu, bu nedenle mahkemenin HMK'nın 114/1-c ve 115/2. madde hükümleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki (üye iş yerlerinden yapılan alışverişlerde indirimler kazanılmasına dair) uyuşmazlığın ticari işten kaynaklandığı anlaşıldığından asliye ticaret mahkemesinin görevli mahkeme olduğu-
Hukuki yararın, temyiz istemi için de aranan bir şart olduğu- İlk hükmünü temyiz edip, bu istemi Özel Dairece reddedilen taraf yönünden karar şekli anlamda kesinleştiğinden, bu tarafın direnme kararını temyizde hukuki yararının bulunmadığı- 
Y.in kamu düzenine ilişkin olmadığı hâllerde tarafların yetki sözleşmesi (HMK m. 17) ile başka bir mahkemeyi yetkili kılabileceği gibi bu durumda yetki itirazının ancak ilk itiraz olarak ileri sürülebileceği, yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekeceği; yetki itirazında bulunan tarafın, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirmek zorunda olduğu- 6502 s. Tüketici Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağı- Mesken elektrik aboneliğinin bulunan davalı ile davacı arasındaki uyuşmazlığın sözleşmeye aykırılıktan kaynaklandığı, sözleşmenin taraflarından birinin tüketici, diğerinin satıcı, uyuşmazlığın da tüketime konu mala ilişkin olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın 4077 sayılı Kanun kapsamında kaldığı- Mahkemenin hem yetkisine hem de görevine ilişkin bir itirazın ya da incelemenin söz konusu olduğu hâllerde mahkemenin öncelikle görevli olup olmadığı hakkında bir karar vermesi, görevsiz ise öncelikle görevsizlik kararı verip, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi ve yetki itirazı hakkında bu görevli mahkemede bir karar verilmesi gerektiği-
İcra hukuk mahkemesince, kesinleşen takip nedeniyle tahliye istemiyle açılan davada, "borçlunun borca ve takibe itiraz ettiği, alacaklı tarafça itirazın kaldırılması istenmeksizin yasal süre içerisinde itiraz edilmediği ileri sürülerek temerrüt nedeniyle tahliye istendiği, borçlunun yasal süre içerisindeki itirazı nedeniyle temerrüt koşullarının oluşmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, bu davada esasa yönelik inceleme yapılmaksızın karar verildiğinden kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceği-
Davacı-davalının, sözleşmeye istinaden 200 gram altın bedeline ilişkin alacak talebi genel hükümlere dayalı olup, mal rejiminin tasfiyesi kapsamında bir talep niteliğinde olmadığından, bu talep TMK.'nun 2. kitabından kaynaklanmadığından aile mahkemesi görevli olmayıp, uyuşmazlığın çözüm yerinin 6100 sayılı HMK'nun 2. maddesi uyarınca belirlenecek asliye hukuk mahkemesi olduğu-