Yasal yedi günlük süreden sonra yapılan itirazın geçersiz olduğu ve kesinleşen takibe karşı itirazın iptali davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı-
Davalı adına tapuda kayıtlı olan taşınmazın tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline ilişkin dava açma hakkı sadece Hazine'ye ait oluğu- Davacı gerçek kişinin dava açma yetkisi ve aktif dava ehliyetinin olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu-
Suriye uyruklu davacının Türkiye kaydı ile nüfus cüzdanı almak istediği, ileriye dönük olarak da sosyal yaşamındaki nüfus olaylarını (evliliği, çocukları, eşi vb.) nüfus kaydına tescil ettirmek gibi bir hakka kavuşacağı, bu durumda davacının hukuki yararının varlığını kabul etmek gerektiğinden, mahkemece, davanın esastan incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İşçilik alacakları bakımından, dava konusu edilen alacağın belirli olup olmadığı ile ilgili olarak davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi kriteri ile açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması kriterini birlikte değerlendirilmesi gerektiği- İşçilik alacaklarının belirsiz alacak olup olmadığı ve buna bağlı olarak belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağının her somut olayın özelliğine göre kendi özelinde değerlendirilmesi gerektiği- Davacı vekili, "davalı işyerinde uluslararası tır şoförü olarak çalışan müvekkilinin, ayda ortalama bir kez komple, iki kez de dorse seferi ücreti olmak üzere aylık ücretinin asgari ücret+1.100 Euro olarak ödendiğini" belirterek "davacı işçinin ayda kaç kez yurt dışı seferi yaptığı, bu seferlerin niteliği ile her sefer başına alınan ücret belirtilmek suretiyle kıdem tazminatı ile yıllık izin ve ödenmeyen ücret alacaklarının tahsilini" talep etmiş olup dava dilekçesindeki açıklamalar dikkate alındığında "hizmet süresinin davacı tarafça kesin olarak bilindiği", bu hususta bir "belirsizliğin bulunmadığı", ayrıca davacının aylık ücretinin tespiti için gerekli olan sefer sayısı da belli olduğu, davacının kıdem tazminatı yönünden giydirilmiş ücretin kıdem tazminatı tavanını aşması nedeniyle ancak tavan miktar üzerinden hesaplanması gerektiği görüldüğünden, kıdem tazminatı, yıllık izin alacakları bakımından bir belirsizlikten söz edilemeyeceği- Davacı hizmet süresini ve ücret miktarını bildiğine göre alacağın tam ve kesin olarak hesaplanmasının kendisinden beklenemeyeceğinden söz edilemeyeceği- "Davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu ancak davanın belirsiz alacak davası olup olmadığı yönünde nitelemenin hâkime ait olacağı; davalı işverenin sefer başı alınan harcırahın ücrete eklenemeyeceği savunmasında bulunduğu ve resmî kayıtlarda davacının gerçek ücretinin gösterilmediğini, bu nedenle alacakların belirsiz olduğu, hukuki yararın ise tamamlanabilir bir dava şartı olduğu; taraflarca ileri sürülmeyen bir hususun re'sen tek başına bozma nedeni yapılmasının mümkün olmadığı, ancak başka bozma nedenleri ile varsa bunun da bozma nedeni yapılabileceği" şeklindeki görüşlerin HGK. çoğunluğunca benimsenmediği-
Davalı "kooperatif ortaklığından istifa ettiğini" bildirmişse de, istifanın icra takibinden sonra gerçekleştiği ve takip tarihi itibariyle davalının kooperatif üyeliğinin devam ettiği, Kooperatifler Kanunu gereğince ayrılan ortağın ortaklıktan ayrılması kesinleşinceye kadarki borçlarını ödemekle yükümlü olduğu hususları dikkate alındığında; davacı kooperatifin, davalı ortağın istifasından önce doğmuş aidat borçları için dava açmasında hukuki yararının bulunduğu- Zamanında ödendiğinde kooperatifin kasasına girecek olan aidatın, üyenin ortaklıktan ayrılması sonrasında çıkma payı altında ortağa ödeneceği tarihe kadar kasada beklemesinde ve nemalanmasında tüm ortakların yararının bulunduğu- Ortağın çıkma payını talep edip etmeyeceğinin, bu talebin zamanaşımına uğrayıp uğramayacağının henüz belli olmadığı bir aşamada açılan davada hukuki yararın bulunduğu ve aidat borcunun çıkma payı olarak tekrar ortağa iade edileceğinden bahisle dava açmakta hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmasının hatalı olduğu- "Davacı kooperatife istifanın ulaştığı anda muacceliyet kesbetmese bile davalının çıkma payı alacaklısı olması nedeniyle alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiği, TBK. mad. 135 uyarınca alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesinin asıl borcu sona erdirdiği, TBK. mad. 131. uyarınca da asıl alacağa bağlı faiz, gecikme zammı gibi alacakları da sona erdirdiği,  davalının ortaklıktan çıkması nedeniyle kooperatiften olan çıkma alacağı tutarının takip konusu aidat borcu tutarından fazla olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı" şeklindeki görüş HGK. çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Tazminat davası-
Davacı, zilyetliğe dayanarak tapu iptali ve tescil kararı verilmesini istemiş olup, idari bir işlem ve kararın iptali istenmediğinden uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerekir.
Davanın eldeki davanın davacısı tarafından aynı davalılara karşı açıldığı, dava konusu haczin ve mahcuzların aynı olduğu ve davacı alacaklı tarafından davalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddi isteğinde bulunulduğu ve davanın reddine karar verildiği görüldüğünden; mahkemece davanın derdestlik nedeniyle ön koşul yokluğundan reddi gerekirken, davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı 3. kişi lehine bozulmasına karar vermek gerektiği-
İtiraz dilekçesinin tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmayan itirazın iptali davasının usulden reddi gerektiği- Takip asıl borçlusu mirasçıları ile ipotek borçlusu arasında mecburi takip ve dava arkadaşlığı bulunduğu ve tüm borçluların takibe itiraz etmesi durumunda, tüm borçlular aleyhine itirazın iptali davası açılması gerektiği- Bozma ilamından sonra ise, kredi asıl borçlusu aleyhine de açılan itirazın iptali davası asıl dosya ile birleştirilmişse de, 1 yıl içinde açılmadığından dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğinden, davalı mirasçı hakkında açılan dava bakımından birlikte dava açılması ve görülmesi şartı gerçekleşmemiş olup asıl davanın da reddi gerektiği-