Özel Daire kararında “…faize ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi isabetsiz olduğundan…” gerekçesi gösterildiğinden, faiz alacağının hiç istenemeyeceğine dair bir kesin hükümden söz edilemeyeceği, faizin istenebilir olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Dava tarihi ile ıslah tarihi arasında geçen sürede işleyen faiz alacağının konusunu oluşturduğu davada, davacının ilk davanın dava tarihi ile ıslah tarihindeki alacağından açıkça vazgeçmediği ve asıl alacağın da tam ödenmek suretiyle sona ermediği bir dönemde eldeki davayı açtığı, bu durumda davacının anılan dönem faizine hak kazandığı ve bunun hüküm altına alınmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davada, davalı-karşı davacı kadının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmış olduğundan, davalı-karşı davacının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılması, gerekirse Türk Medeni Kanununun 462/8. maddesi uyarınca işlem yapılması ve sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerektiği-
İdarenin idari işlemler yaparken kamu gücü kullanması sebebiyle takdir yetkisinin bulunduğu hallerde bu takdir yetkisinin kullanımı ve idari işlemin hukuka uygunluğunun denetimi idari yargı koluna ait olup dava şartların oluşmadığı- Davanın hüküm kısmının, davanın kısmen kabulüne karar verildiği belirtilmekle birlikte; davalıların kusur oranlarına atıf yapmak suretiyle infazı kabil olabilecek net miktarın belirlenmemiş olduğu anlaşıldığı-
Boşanmanın feri niteliğinde olan manevi tazminat ve velayet taleplerinin boşanma davası içerisinde görülmesi gerekirken boşanma talebinin tefrik edilmesi suretiyle bu feri taleplerin boşanma davasından ayrı olarak hükme bağlanmasının doğru olmadığı- Taraflarca açılan boşanma davalarının yer aldığı .........Aile Mahkemesi'nin 2012/453 esas sayılı dosyası ile bu davanın tarafları aynı olduğu gibi, birinde verilecek kararın diğerini de etkileyecek olması dikkate alınarak, her iki dava dosyasının birleştirilerek yargılamaya devam edilmesi gerektiği-
Davada, davalı-davacının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmış bulunduğundan, davacının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılması, gerekirse Türk Medeni Kanununun 462/8. maddesi uyarınca işlem yapılması ve sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerektiği-
Davada, davalının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulandığından, davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerektiği-
Davada, davalının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulandığından, davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerektiği
Trafik kaydındaki tescilin iptali ile yeni kayıt ve tescile karar verilmesi, idareyi işlem yapmaya zorlayıcı bir karara niteliğinde olduğundan, adli yargı yerinde, idareyi işlem yapmaya zorlayıcı türden bir karar verilemeyeceği-
Taraflar arasında dava konusu edilen olay nedeniyle eldeki dava tarihinden önce başka bir mahkemede dava konusu edildiği ve kesinleşmiş hüküm bulunduğu-
Dava konusu taşınmazlarda adı geçenlerin kayıt maliki olmadığı, bu nedenle davacının bu parsel yönünden eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı- Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturmakta olup, bu tür talepleri tapu maliki ile tapu malikinin mirasçılarının isteyebilecekleri, ne var ki, davacının, mirasçısı olmadığı amcası oğlu hakkında dava açma sıfatının bulunmadığı-