Davacı vekilinin dava dilekçesinde bildirdiği adrese usulüne uygun davetiye gönderilerek duruşma gününden haberdar edilmesi gerektiği, UYAP uygulamalarının Anayasa ve Kanun'daki düzenlemelerin önüne geçemeyeceği, davacı vekilinin tebligata yarar en son adresini dava dilekçesinde bildirmesine rağmen sadece UYAP sistemindeki uygulama sebebiyle davacı vekilinin bildirilen son adresine tebliğ yapılamadığı belirtilerek duruşmaya tarafların katılmaması nedeniyle takipsiz bırakılan davanın HMK'nın  150'nci maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının mazeretinin kabul edilmesine rağmen yeni duruşma gününün, davacıya tebliğ edilmesi gerektiği buna rağmen "Yeni duruşma gününün UYAP sisteminden öğrenilmesine" dair karara dayanılarak davanın açılmamış sayılması kararının hatalı olduğu-
HUMK zamanında açılan bir dava, bu dönemde hiç işlemden kaldırılmamış ve HMK zamanında işlemden kaldırılmışsa, bu takdirde tamamlanmış bir işlem bulunmadığından ve usul hükümlerinin hemen uygulanması gerektiği- Mülga HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde, davanın bir kez işlemden kaldırılıp yenilenmesinden sonra ve HMK zamanında da işlemden kaldırılması hâlinde, önceki Yasa zamanında yapılmış işlem gözetilerek, HMK uygulanarak bir sonuca ulaşılamayacağı- Dosyanın ilk defa takipsiz bırakılması ile işlemden kaldırıldığı tarihte HUMK yürürlükte olduğundan, mahkemece HUMK. mad. 409/son uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan davanın, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı düzenlendiğinden, bir davanın en fazla iki defa takipsiz bırakılabileceği, üçüncü defa takipsiz bırakılması hâlinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği-
Davacı 3. kişinin bir kez takipsiz bıraktıktan sonra, bir kez daha davayı takipsiz bırakma hakkının bulunduğunun kabulü ile, 1086 sayılı HUMK’nun 409. maddesindeki prosedürün uygulanması gerekirken, 6100 Sayılı HMK’nun 320/4. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin hatalı olduğu- Alacaklının takibe konu alacağını temlik etmekle, alacak üzerindeki tasarruf yetkisinin ortadan kalktığı, tasarruf yetkisi temlik alana geçtiğinden temlik edenin taraf sıfatının da kalmadığı, husumetin temlik alana yöneltilerek taraf teşkilinin sağlanması için hükmün bozulmasına karar vermek gerektiği-
Hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak, davalılara ...... İlçe Nüfus Müdürlüğünün dilekçesi tebliğ olunarak delillerini bildirmeleri için süre verilmesi, gösterdikleri taktirde taraf delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerektiği-
Davalıların ortak çocukları olarak nüfus kaydında gözüken Z....’nin velayetinin düzenlenmesi yönünden, taraflara vakıa ve olguları bildirme ve bunları kanıtlama olanağının tanınması, adil yargılama hakkı"nı da içeren "hukuki dinlenilme hakkı"nın bir gereği olduğu göz ardı edilerek ve velayet davalarının kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alındığında mahkemece basit yargılama usulünde duruşma yapılmaksızın da karar vermeye imkan tanıyan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 320/1. maddesinin uygulanmasında hataya düşülerek; taraflara cevap verme ve iddiaları doğrultusunda delillerini bildirmeleri için süre verilmesi, gösterdikleri takdirde taraf delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek gerçekleşecek sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerektiği-
Borçlu geçerli bir mazeret bildirmemiş ve duruşmaya gelmemiş olsa dahi, dosyanın işlemden kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceği, o halde, mahkemece, taraflar gelmeseler bile inceleme yapılarak şikayetin sonuçlandırılması gerekirken, olayda uygulama yeri olmayan HMK'nun 320/4. maddesine göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Tebligat parçası incelendiğinde; adresin kapalı olduğu belirtilerek “danışmana” haber verildi şerhi ile tebliğ işlemi yapılmış olup, tebliğ memuru tarafından tebligat mazbatasında beyanda bulunan komşunun adı ve soyadı yazılmadığı ve haber bırakılan komşunun kim olduğu açık bir şekilde tespit edilmediği gibi, muhatabın adreste bulunmama sebebi ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği de tespit edilmediğinden, Tebligat Kanunu'nun 21/1. ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30/1. maddeleri gereğince anılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu, o halde mahkemece, borçlu vekiline usulüne uygun olarak duruşma davetiyesinin tebliğ edilmesi ve buna rağmen duruşmaya gelinmemesi halinde, 6100 sayılı HMK'da yer alan yasa hükümlerinin uygulanması gerekirken, usulsüz tebligata dayalı olarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Velayetin düzenlenmesinde asıl olanın, küçüğün yararının korunması ve geleceğinin güvence altına alınması olduğu ve mahkemece yargılama aşamasında taraflarca ileri sürülen iddiaların, meydana gelen yeni gelişmelerin göz önünde tutularak tüm delillerin büyük bir titizlikle incelenerek sonuca gidilmesi gererktiği- Davacı baba dava dilekçesinde tanık deliline dayanmasına karşın mahkemece davacı tarafa tanıklarını bildirmesi için gerekli imkân tanınmadan, hukuki dinlenilme hakkına aykırı olacak şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu- Sadece pedagog tarafından düzenlenen uzman raporu dikkate alınarak bir değerlendirilme yapılmasının hatalı olduğu- Mahkemece davacı tanıkları dinlendikten ve aile mahkemesi bünyesinde bulunan "psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan" oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alındıktan sonra diğer tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle velayet hususunda bir karar verilmesi gerektiği-
Bilirkişi raporunda imzanın borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde "kesin bir görüş" bildiriminde bulunulmadığı görülmediğinden, bilirkişi raporunda yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanmasının zorunlu olduğu; takibe başlayan ve icra dosyasına sunduğu senetteki imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklı olup, bu iddiayı ispat külfetinin de alacaklıya ait olduğu- Adli Tıp Kurumu'nca düzenlenen rapor içeriğine göre borçlunun itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği-