Ziynet eşyalarının bedelinin tahsili istemi-
Dava dilekçesinde belirtilen harca esas değer dışında kalan alacak miktarı bakımından, zamanaşımının işlemeye devam edeceği- Yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarih ile ıslah tarihi arasında kanunda belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğine göre mahkemece ıslahla artırılan miktar bakımından davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davanın konusu olan bir taşınmazın değeri belirlenirken; cins ve nev'i, yüzölçümü, değeri etkileyebilecek tüm nitelik ve unsurlar, varsa imar durumu vergi beyanı, resmi kurumlarca yapılmış değer takdirleri, arazilerde taşınmaz malın mevki ve koşullarına göre olduğu gibi kullanılması durumunda getirebileceği net gelir; arsa ise emsal satışlara göre olması gereken satış değeri, taşınmazda yapı var ise, resmi birim fiyatları, maliyet hesapları ve yıpranma payı ile bedelin saptanmasında etkili olacak diğer objektif ölçülerin göz önüne alınmasında zorunluluk olduğu-
Taraflar arasındaki alacak davası-
Davalıya ait evde bulunan tüm eşyaların davacıya aynen iadesi olmadığı takdirde bilirkişi raporundaki bedellerinin ödenmesine karar verilmiş ise de, mahkemece davacı tarafından talep edilen eşyaların davacıya ait olup olmadığının araştırılıp, tarafların tüm delilleri toplanarak varsa tanıklar dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Davaya konu misli nitelikteki eşyalar zaman içerisinde yıpranıp değer kaybına uğradığından yıpranma payının hesaplanıp düşülmesi gerektiği-
Tapu işlemleri, kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan devletin kusursuz sorumluluğunun kabul edilmesinin gerekeceği; bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin, 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde zararlarının tazmini için adli yargıda dava açabilecekleri-
İnançlı işlemin, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşme anlamına geldiği- İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresinin on yıl olarak kabul edildiği, burada önemli olanın, Borçlar Kanununun 128. maddesi gereğince zamanaşımı süresinin hangi tarihte başlayacağının saptanması olduğu, zira, anılan hüküm uyarınca zamanaşımı alacağın muaccel hale geldiği tarihten başlayacağı, alacağın muaccel olduğu tarihin ise, inanç sözleşmesi alacaklısının ferağ umudunu yitirdiği tarih olduğu-
Eldeki davada taraflar arasındaki ilişki hukuki nitelikçe ”hizmet temini (alım) sözleşmesi” olup; kendine has özellikleri olan bu sözleşme türü için zamanaşımı süresini düzenleyen ayrık bir hüküm de bulunmadığından, Borçlar Kanunu’nun zamanaşımı konusundaki genel hükmü olan 125. maddesi (şimdi; TBK. mad. 146) gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının gerekeceği-