TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı > - Zamanaşımı > - A. Süreler > Madde 146 - I. On yıllık zamanaşımı
Takip konusu bonoda “tanzim yeri” bulunmadığı gibi, senedi tanzim edinin ad ve soyadı yanında yazılı bir “yer adı”da bulunmadığından, takip konusu senet “bono” sayılmayacağından, bu durumda icra mahkemesince “takibin iptaline” karar verilmesi gerekeceği-
İ. sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmeler olduğundan bu durumda koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığının kabul edilmesiyle taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarım, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilecekleri-
Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi hükmünce inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalara da 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekeceği- Borçlar Kanunu'nun 128. maddesi uyarınca zamanaşımı alacağın muaccel olacağı zamandan başlar ve alacağın muacceliyeti bir ihbar vukuuna tabi ise zamanaşımının bu haberin verildiği günden başlaması gerektiği-
Yüklenicinin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmediği ve ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı iş meydana getirmiş olduğu hallerde, 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerekeceği ve kusurun bilirkirişi incelemesi ile tespit edilmesi gerektiği- Zamanaşımı nedeniyle ret halinde farklı bir ücret düzenlemesi yapılmadığından, değeri para ile ölçülebilen uyuşmazlıklarda karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre nispi avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Takip dayanağı belgenin «çek» sayılmaması halinde, Ticaret Kanunundaki çeklere ait zamanaşımı hükümlerinin değil, BK. mad. 125’deki (şimdi; TBK. mad. 146) on yıllık zamanaşımının uygulanacağı–
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan taahhüdün ifa edileceği hususunda alacaklıda haklı bir güven duygusu yaratan fiil ve davranışlarda bulunarak onu oyalıyarak dava açmaktan alıkoyan ve özellikle taşınmazı alacaklıya teslim eden borçlunun, açılan davaya karşı zamanaşımı def’inde bulunmasının “dürüstlük kuralı” na (MK.2) aykırı olacağı-