Davalının, vadesiz, 08/10/2006 tarihli senet ile 6.500,00 TL borçlu olduğunu, başlatılan icra takibine borçlu olmadığından bahisle haksız olarak itiraz ettiğini, davalının borçlu olmadığını ispat etmesi gerektiğini, takip dayanağı olan senede itiraz olmadığını ileri sürerek, itirazın iptaline, davalı borçlu aleyhine %20'den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine-
İtirazın iptali davası olup, mahkemece, takibin PTT havalesi ile ödenen borca-
Vade tarihinden itibaren 3 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan bonolar kambiyo vasfını takip tarihi itibari ile kaybetmiştir olup, avalistin kambiyo senedinden doğan aval sorumluluğunun ortadan kalkmış olduğu- Keşideci ile davacı lehdarın arasında temel ilişkisinin varlığının kanıtlanması halinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde davacı alacak isteminde bulunabileceğinden yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilen zamanaşımına uğramış bonolarda davacı taraınf temel ilişkinin varlığını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlayabileceği-
İİK. mad. 139 ve TBK. mad. 146 uyarınca, borç ilama bağlandıktan sonra borçlunun ölüm tarihine kadar gerçekleşen nafaka borcunun on yıl süre ile zamanaşımına uğramayacağı- Takip dayanağı ilamdaki ilam borçlusu öldüğüne ve mirasçıları mirası reddetmediklerine göre, bu borçtan alacaklı da miras payı oranında sorumlu olduğundan bu miktar düşürüldükten sonra kalan miktardan diğer mirasçılar sorumlu olduğu- 
Taraflar arasında usulüne uygun yapılmış bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığından, satım sözleşmelerindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği (TBK. mad. 146)-  Mahkemece "icra takibinde dayanağın takip talebinde cari hesap ekstresi olarak gösterilmesi" nedeniyle beş yılık zaman aşımının uygulanmasının hatalı olduğu-
Davalı vekilinin zamanaşımı savunmasını içermeyen ve yasal süresi geçtikten sonra verildiğinden hiç verilmemiş kabul edilen (davayı inkar etmiş sayılan) cevap dilekçesi sunduğu, davacının işçilik alacaklarını miktar itibarıyla artırmak suretiyle ıslah etmesi üzerine bu ıslah işlemine karşı da davalı vekilince süresi içinde ibraz edilmeyen ancak cevap dilekçesinin zamanaşımı defi yönünden HMK. mad. 176 maddesi gereği ıslah edildiğini belirten dilekçe verildiği, ancak bu dilekçeye karşı davacı vekilince açıkça itiraz edildiği görüldüğünden, yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı tarafın itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinde ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyeceği-
Mahkemece sözleşmenin fesih edildiğinin tespitine şeklinde karar kurulması gerekir iken, bu talebin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, ayrıca mahkemece sözleşmeden kaynaklanan zararın bankaya yatırılan para kadar olduğu belirtilerek zarar tespiti yapılmasına rağmen bu talebin de reddine karar verilerek her iki talepten dolayı davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığı- Sözleşmeden dönme halinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacakları ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilecekleri-
Zamanaşımının, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olduğu ve alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılacağı- Alacağın salt zamanaşımına uğramış olmasının onu eksik bir borca dönüştürmesi için yeterli olmadığı, bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekeceği- Davalı tarafından zamanaşımı def'i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için yasanın öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hakimin bunu kendiliğinden göz önüne alamayacağı- Zamanaşımı, kanunda sınırlı olarak sayılan ilk itirazlardan olmadığından cevap dilekçesi ile ileri sürülme zorunluluğu bulunmadığı- Zamanaşımı def'inin, savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağının başladığı ana kadar ileri sürülmesi gerekeceği ve bu ana kadar ileri sürülmeyen zamanaşımı def'inin sonradan ileri sürülmesinin savunmanın genişletilmesi niteliğinde olacağı- Davaya yasal süresi içerisinde cevap vermemiş olan davalının süresinden sonra vereceği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'inde bulunabilmesinin ancak davacının muvafakat etmesi ile mümkün olacağı- Islahın yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabileceği- Davanın kısmen de ıslah edilebileceği- Maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemlerinin ıslahla düzeltilemeyeceği- Feragat, kabul, sulh gibi işlemlerin asıl hakkı ortadan kaldırmasından dolayı usul işlemi olduğu kadar maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşıması dolayısıyla bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilemeyeceği- Açık bir irade beyanı ile terk edilen hakların maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmaması sonucunda ıslahın konusu olamayacağı- Davanın cevapsız bırakılması ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemesi halinde davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı-
Kambiyo vasfını taşımayan adi havale hükmündeki belge ile başlatılıp kesinleşen takipte, İİK'nun 71/2. maddesi gereğince; takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde işleyecek zamanaşımı süresinin, TTK'nun 726. maddesine göre hesaplanamayacağı, olayda uygulanması gereken 818 s. BK. mad. 125 uyarıncatbk., çek niteliğini haiz olmayan belge yönünden zamanaşımı süresi (10) yıl olup, takipte bu sürenin dolmadığı anlaşıldığından, mahkemece, zamanaşımı şikayetinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Anayasa Mahkemesi'nin 04/06/2014 tarihli kararı ile 5411 sayılı Yasa'nın 141. maddesindeki 20 yıllık zamanaşımı süresinin geriye dönük olarak uygulanması iptal olduğundan zamanaşımına ilişkin genel hükümlere müracaat etmek gerekeceği, yürürlükteki Borçlar Kanununun 146. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin dava konusu bakımından uygulanmasının mümkün olduğu, dava konusu kredi sözleşmesinden kaynaklı borç bakımından 11.08.1998 tarihinde noter kanalıyla yapılan ihtarattan sonra zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir işlem yapılmadığı, davaya konu icra takibinin ise 28.02.2013 tarihinde başlatıldığı, dolayısıyla zamanaşımını kesen en son işlem olan 11.08.1998 tarihli ihtarname ile icra takibinin başladığı 2013 yılına kadar 10 yıllık zamanaşımını kesen veya durduran başka bir neden olmadığı gerekçesiyle verilen davanın zamanaşımı sebebiyle reddi kararının isabetli olduğu-