Davacı tüketicinin, sözleşme tarihi koşullarına göre yüksek bir bedelle satın aldığı televizyondan beklentisinin, ileri teknolojiyle ve titizlikle üretilmiş, kaliteli ve sağlam bir elektronik cihaz almak olduğu- Garanti süresinin dolmasının akabinde arızalanarak kullanılamaz hâle gelen televizyonun onarımı talep edildiğinde garanti süresinin dolduğu belirtilerek neredeyse yeni bir televizyon bedelinin tamir ücreti olarak istenmesi üzerine açılan davada, "televizyonun anakartında meydana gelen ve görüntü vermemesine sebep olan arızanın üretimden kaynaklı gizli ayıp mahiyetinde olduğu, zamana bağlı olarak ortaya çıktığı ve kullanıcı hatasının bulunmadığı" bilirkişi tarafından tespit edildiğinden ve bir elektronik cihazın anakartının onun asli fonksiyonlarını yerine getirmesini sağladığı genel hayat tecrübesiyle de malûm olduğundan, satın alınan maldaki üretimden kaynaklı ayıbın ağır kusurla tüketiciden gizlendiğinin kabulü ile üretici yanında satıcının da tüketicinin seçimlik haklarından sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki sözleşme herhangi bir şekil şartına tabi değilse sözleşmenin geçersizliği öne sürülerek sebepsiz zenginleşmenin vuku bulduğu iddiasının yersiz olduğu- Bayilik sözleşmeden kaynaklanan alacağın 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu- Davacının davalıya isim hakkı açıklamasıyla ödediği bedelin karşılıksız kaldığı anlaşıldığından, mahkemece isim bedeli talebinin ıslahla arttırılan kısmının zamanaşımına uğramadığı belirlenerek bu alacağın tamamına hükmedilmesi gerektiği-
TBK'nin 149/1. maddesine göre; zamanaşımının, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacağı, evlilik devam ettiği sürece de, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımının işlemeye başlamayacağı, başlamışsa da duracağı- Tarafların, 1972 yılında evlenmiş olup, 02.03.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 12.02.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşandıkları, işbu davanın ise 06.03.2015 tarihinde açıldığı, boşanma kararının kesinleştiği tarihte başlayan 10 yıllık zamanaşımı süresi henüz dolmadığından, davanın kaldığı yerden devamının gerektiği-
"Borçlunun kardeşi olan davalı- üçüncü kişinin yaptığı danışıklı takibin iptaline" dair açılan tasarrufun iptali davasının reddine ilişkin hükmün verildiği tarih ile taraflara tebliğ tarihi arasında on yıldan fazla süre geçmiş olup, hükmün, verildiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra zamanaşımına uğradığı (818 s. BK. mad. 135/2)- Mahkeme, verilen hükmü kendiliğinden değiştiremeyeceğinden, ilam zamanaşımına uğramış olsa bile temyiz edilip Yargıtay tarafından bozulmadıkça, mahkemenin, davayı tekrar ele alıp zamanaşımı nedeniyle reddedemeyeceği-
İlam, hükmün verilmesi tarihinden itibaren 10 yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra, davalı-borçluya tebliğ edilmesi durumunda, borçlunun, süresi içinde temyiz yoluna başvurarak, hükmün yalnız ilamın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle bozulmasını sağlayabileceği- İlam zamanaşımına uğramış olsa bile temyiz edilip Yargıtay tarafından bozulmadıkça, mahkemenin davayı tekrar ele alıp zamanaşımı nedeniyle reddedemeyeceği-
Tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın TMK. mad. 1007 uyarınca tazmini-
TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemi- Davada tapu sicilinin tutulmasından doğduğu iddia edilen zararın tazmini istendiğine ve bu alacakla ilgili kanunda aksine bir hüküm bulunmadığına göre, bu zarar alacağının da TBK146 uyarınca 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tâbi olduğu-
TTK. 101'/1deki beş yıllık zamanaşımının ancak taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunması halinde uygulanabileceği- İtirazın iptali davasında, davacının "ne şekilde kötü niyetli olduğu" belirlenmeden, kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceği-
Mutlak nitelikteki uzun süreli zamanaşımının başlangıç tarihinin, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih olduğu ve buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı, burada on yıllık sürenin başlangıç anının, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlandığı- Elektrik çarpması nedeni ile uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkin davada, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihe (29/03/2006 ) göre, maddi tazminat istemine konu ek davanın, (sekiz yıllık) ceza zamanaşımı süresi içerisinde olmamakla birlikte, mutlak zamanaşımı süresi olan on yıllık süre dolmadan (09/06/2014) açıldığı, iki yıllık "kısa süreli zamanaşımının" başlaması için, zarar görenin, zarar ile birlikte zararın sorumlusunu (tazminat yükümlüsünü) da öğrenmesi gerektiği, bu koşullardan birinin gerçekleşmemesi hâlinde zamanaşımı süresi işlemeye başlamayacağı; zarar ve tazminat sorumlusundan hangisi daha sonra öğrenilirse, zamanaşımı süresi son öğrenme gününden itibaren işlemeye başlayacağı- Davacı, tazminat yükümlüsünü olduğunu, Yargıtayın kısmi davaya ilişkin onama kararınının kendisine tebliğ edildiği tarihte öğrenmiş olduğundan ve ek davanın açıldığı tarih itibariyle, bu davalı yönünden iki yıllık kısa zamanaşımı süresinin henüz işlemeye başlamadığı görüldüğünden, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Düzenleme şeklindeki satış vaadi sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin,taşınmazın tapuda dava dışı üçüncü kişiye devredilmesi nedeniyle oluşan maddi zararın tazmini istemi-