Bonoda keşideci ve onun gibi sorumlu olan kefile (avaliste) karşı yapılacak takiplerde uygulanacak zamanaşımı süresinin 3 yıl olduğu, takip kesinleştikten sonra haciz işleminin yapıldığı ve daha sonra bir borçlu hakkında hiçbir talepte bulunulmamışken, diğer borçlu hakkında icra işlemlerine devam edildiği, icra takip işlemleri kimin hakkında yapılmışsa sadece onun hakkında sonuç doğuracağından, talep eden borçlu yönünden zamanaşımının gerçekleştiği ve bu borçlu yönünden icranın geri bırakılmasına karar verileceği-
Maaş üzerine konulan haciz nedeniyle, her ay maaştan kesilerek gönderilen paraların, icra dosyasına gelmesi ve alacaklı tarafından alınması, icra takip işlemi niteliğinde olmadığından, zamanaşımını kesmeyeceği-
6100 sayılı HMK.'nun 311/1. maddesi hükmü uyarınca feragatin, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı, anılan yasal düzenleme uyarınca, menfi tespit davasının açılmasıyla kesilen zamanaşımı süresinin, borçlunun feragat beyanı üzerine davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlayacağı, bu durumda, takip dosyasında, borçlunun feragati nedeniyle davanın reddedildiği tarihten alacaklının yenileme talebinde bulunduğu tarihe kadar zamanaşımını kesen herhangi bir icra takip işlemi yapılmadığından TTK'nun 661. maddesinde öngörülen üç yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunun anlaşıldığı, o halde, mahkemece, zamanaşımına yönelik şikayetin kabulü ile İİK'nun 71. maddesi yollamasıyla aynı Yasa'nın 33/a maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu tarafından kıymet takdirine itirazda bulunulması, alacaklının cebri icrayı sürdürme iradesini kısıtlamadığından zamanaşımını kesmeyeceği, alacaklının, icra takibine devam edebileceği-
Davalı tarafından İİK'nın 33a/2. maddesi uyarınca genel mahkemelerde dava açıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığından takibin zamanaşımına uğradığı hususunun kesinleştiği- Senetler, faturalar ve çeklerin ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemeyeceği ve tanık beyanını dayalı olarak hüküm kurulamayacağı, davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği, hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde kural olarak, önce sıraya yönelik uyuşmazlığın çözülmesi, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde ise davalı alacağının varlığının ve miktarının incelenmesi gerekeceği- Haciz yolu ile takiplerde kıyasen uygulanması gereken İİK'nın 235/3. maddesi uyarınca alacağın esas ve miktarına yönelik sıra cetveline itiraz davalarının kabulü halinde ise davanın taraflarının sırasının değiştirilmesine karar verilemeyeceğinden, mahkemece sıra cetvelinin iptaline değil, davalıya ayrılan payın yargılama giderleri dahil olmak üzere öncelikle davacı alacağının karşılanmasının tahsisine, artan kısmın davalıya ödenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde lehtar konumunda olan muteriz borçlu hakkında 1 yıllık zamanaşımının gerçekleştiği, mahkemece, icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekeceği-
İcra takip işlemi kimin hakkında yapılmışsa onun hakkında sonuç doğuracağından hakkında hiçbir işlemde bulunulmayan diğer borçlu yönünden zamanaşımının gerçekleşmiş sayılacağı ve icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklının icra müdürlüğünden yetki alarak açtığı ortaklığın giderilmesi davasının, 6762 Sayılı TTK'nun 662. maddesinde öngörülen nitelikte zamanaşımını kesen bir dava olmadığı, o halde, borçlu-davacının isteminin kabulü ile İİK'nun 71/2. ve 33/a maddeleri gereğince icranın geri bırakılmasına karar verilmesinin gerekeceği-
Davanın, niteliği itibariyle İİK'nın 33/a maddesine dayalı olması nedeniyle anılan yasa maddesi uyarınca davaya bakılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun, takibin kesinleşmesinden sonra borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürmesi halinde, 33/a maddesi hükmünün kıyasen uygulanacağı, davacı yüklenicinin İcra ve iflas Kanunu'nun 33/a-2 maddesinde gösterilen tespit davası ya da genel hükümlere göre eda davası açma konusunda seçimlik hakkı bulunduğu-