Uyuşmazlığa konu yapılan tapu kaydı; malikin ölüm tarihinden itibaren 20 yıllık kazanma süresi geçtikten sonra intikal görmüş ise, bu tür intikal gören kayıtların hukuken bir değer taşımayacağı ve intikal maliklerine herhangi bir hak bahşetmeyeceği, ancak; Anayasa Mahkemesi'nin verdiği yürürlüğünün durdurulması karar tarihi olan 17.3.2011 tarihinden önce hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğunun kabulü gerekeceği-
Taşınmaz "tepe" konumunda bulunduğundan, taşınmazın belirlenen bu niteliğine göre iktisabının mümkün olmadığı-
TMK'nun 713/2.maddesine dayalı pay iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, ilgisi nedeniyle davanın Vakıflar Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerekeceği-
Yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekirken, taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde, hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabın mümkün olmayacağı-
Taşınmazın haritasında yol olarak gösterilmesi bir kadastro işlemi olup kadastro tutanağı düzenlenmediği için böyle bir işlem tespit dışı bırakma işlemi niteliğinde olup, böyle bir yerin TMK'nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddesi hükümlerine göre tapuya tesciline karar verilebilmesi için haritasında yol olarak gösterildiği tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş olması gerekeceği-
Muristen kalan taşınmaz, mirasçıları arasında tüm mirasçılarının katımı ile paylaşıma tabi tutulmamış ve hali hazırda TMK'nun 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi ise, elbirliği mülkiyetine tabi bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmadığı ve davacının da sadece kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İptalin, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girmesi gerekeceği-
Tapu iptali ve tescil davasında, kadastro sonucuna ait sınırın neresi olduğunun, taşınmazın hangi bölümüne kim tarafından zilyet edildiğinin, zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğünün net bir biçimde açıklığa kavuşturulması gerekeceği-
Tapu iptali ve tescil davasında, eldeki dava ile kesin hüküm oluşturduğu kabul edilen davanın hukuki sebebi aynı olmadığından kesin hüküm şartlarının varlığından söz edilemeyeceği-
Davacıların bir fotokopisi dosyada mevcut 1977 tarihli harici satış senedi ve o senede bağlı olarak eklemeli kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine tutunduğu, bu durumda, öncelikle, söz konusu senedin dava konusu taşınmazların yöntemine uygun biçimde uygulanması, bu yerlerin senet kapsamında kalıp kalmadığının net olarak açıklığa kavuşturulması, ayrıca, satış senediyle birlikte davacıların miras bırakanının ve o kişinin önceden satın aldığı şahsın bu yerlerdeki zilyetliğinin aralıksız çekişmesiz devam ettiğinin belirlenmesi gerekeceği-