Tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin mümkün olmadığı, ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabileceği, kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nun 713/2. maddesindeki düzenlemeler olduğu, TMK'nun 713. maddesinin 2. fıkrasına dayalı olarak açılan davaların başarıya ulaşması; bu fıkrada belirtilen koşullar yanında aynı zamanda 713/1. fıkrasındaki koşulların da gerçekleşmiş bulunmasına bağlı olduğu, çünkü 2. fıkrada; “aynı koşullar altında…” denilmek suretiyle aynı maddenin 1. fıkrasına atıfta bulunduğu anlaşıldığı, bu nedenle 1. fıkradaki koşulların araştırılıp belirlenmesinin zorunlu olduğu, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğu kabul edilmesi gerekeceği-
Tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesine imkan tanıyan TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan üç halden biri olan “…ölmüş…” ibaresi , “Anayasa Mahkemesi'nin 17.03.2011 tarih ve 2009/... Esas, 2011/... Karar sayılı kararıyla iptal edilmişse de, Dairenin sapma göstermeyen uygulamalarında, Anayasa Mahkemesi'nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği 17.02.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğunun kabul edildiği, bundan ayrı, harici satış senetleri sadece tapulu taşınmazın satın alındığı tarihten itibaren kural olarak satın alan kişi veya kişilerin zilyetliğinin hangi tarihte başladığı bakımından kabul edilebileceği, bunun dışında tapulu taşınmazların TMK'nun 706, TBK'nun 237, 2644 sayılı TK'nun 26. maddesi gereğince alım ve satımları resmi şekilde yapılmadığı sürece hukuken geçerli bir sonuç doğurmayıp, alıcıya herhangi bir hak bahşetmeyeceği, TMK'nun 713/1. maddesine dayalı istek hakkında da hiç şüphesiz olumlu bir sonuç doğurmayacağı, yani, tapulu taşınmazların kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesinin mümkün olmadığı, sadece bunun tek istisnasını TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan hukuki sebeplere dayalı olarak açılan davaların oluşturduğu-
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin mümkün olmadığı, ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin mümkün olabileceği, kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nun 713/2. maddesindeki düzenlemeler olduğu- Kanun'un açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olması hali olduğu-Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekeceği, ayrıca "tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığının kabul edileceği, başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs olmadığı-
Dava, TMK'nın 713/2. fıkrasında yer alan; “ … maliki 20 yıl önce ölmüş …” hukuki sebebine dayalı olarak TMK'nın 713/1-2. fıkraları gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davası olup, dava konusu 110 parsel sayılı taşınmazda iptal ve davacılar adına tesciline karar verilmesi istenilen 8/36 pay tapu sicilinde ''F. mirasçıları'' adına kayıtlı olup, bu tapu kaydının F. adlı kişiye ait olduğu kabul edilemeyeceği, tapu kaydının mirasçıları adına olduğu kabul edilmesi gerekeceği, tapu kaydında mirasçıların adının gösterilmemiş olması da bu sonucu değiştirmeyeceği, adı geçen mirasçılar davanın açılmasından önce mirasçılık belgesiyle intikali sağladıklarına göre, tapu maliki sayılan mirasçılar sağdır ve paylarının TMK'nın 713/2 maddesi gereğince ölüm hukuki sebebine dayalı olarak zilyetlikle ve kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle kazanılmasının da söz konusu olamayacağı-
Tescil davalarının kamu düzenini ilgilendirmesi ve kanun koyucu tarafından da benimsenen kamusal ağırlığının bulunması nedeniyle hakimin, yasal hasım durumundaki Hazine ve köy tüzel kişiliği ile varsa ilgili kamu tüzel kişiliğini kendiliğinden davaya dahil etmesi ve taraf teşkilini sağlaması gerekeceği-
Mahkemenin dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekeceği- Medeni Usul Hukuku'na göre ancak davada taraf olan kişiler hakkında hüküm kurulabileceği, bu nedenle Mahkeme tarafından davada taraf durumunu almış kişiler yönünden olumlu olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken, davanın tarafı olmadığı, taraf durumunu almadığı anlaşılan kişi lehine yazıl hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Paydaşlar arasında ecrimisil isteği-
TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan üç halden biri olan “…ölmüş…” ibaresi , “Anayasa Mahkemesi'nin 17.03.2011 tarih ve 2009/... Esas, 2011/... Karar sayılı kararıyla iptal edilmişse de, Dairenin sapma göstermeyen uygulamalarında, Anayasa Mahkemesi'nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği 17.02.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğunun kabul edilmesi gerekeceği, kanun maddesinde yazılı her üç neden ispat koşulları nedeniyle ayrı davaların konusu olduğu, bu nedenle öncelikle, Mahkemece davacı vekiline önel verilerek davasını TMK'nun 713/2. maddesinde bulunan hukuki sebeplerden hangisine dayandırdığının açıklattırılması (HMK m.31) ve dayanılan dava sebebine göre taraf teşkilinin sağlanabilmesi için kayıt maliklerine ait veraset belgesinin temin edilmesi, dava konusu taşınmaza ilişkin tapu kaydının tüm geldi ve gittilerinin Yerel Tapu Müdürlüğü’nden, burada bulunmaması halinde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı’ndan getirtilerek dosya arasına konulması, taraf delillerinin toplanması, bundan sonra oluşacak duruma göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Satış tarihi itibarı ile taşınmaz tapuda kayıtlı olduğundan, haricen satışı Türk Medeni Kanunu'nun 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve (6098 sayılı Borçlar Kanunun 237 m.) Tapu Kanunu'nun 26. maddesi hükümleri karşısında geçersiz olduğu, böyle bir satış, haricen satın ve devralan kişiye herhangi bir mülkiyet hakkı bahşetmeyeceği-
Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarfedilerek tarım arazisi haline getirilmesi gerektiği- Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşların, meydana getirilen eserlerin Kadastro Kanununun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemeyeceği- Dava konusu taşınmazın, 1956 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu köy boşluğu olarak tescil harici bırakıldığı, köy orta malı olmayan bu nitelikteki bir taşınmazın imar ve ihya edilebileceği, taşınmazın tamamı 1976 m2 olup, bunun 358 m2'si ev ahır ve benzeri tesisler inşa edilerek, 1618 m2'si ise meyve bahçesi olarak tasarruf edildiği, ev ve diğer binalar hava fotoğraflarına göre 1999 yılında inşa edildiği, binalar inşa edilmeden önce ev ve diğer binaların bulunduğu bölüm de mahalli bilirkişi ve tanık ifadelerine göre 1967 yılından itibaren aralıksız ve malik sıfatıyla ihya edilmek suretiyle zilyet olunan alanın içinde kaldığı, binalar ve meyve bahçesi ekonomik ve fiziki bütünlük arz ettği, binaların taşınmazın meyve bahçesi vasfını yok etmediği, bilirkişi raporuna göre de ağaçların yaşının 20 yılın üzerinde olduğu-