Sanığın, borçlu şirket yönetim kurulunun 15.08.2005 tarih ve 53 sayılı kararı ile üç yıl süre ile temsil ve ilzama yetkili kılınmasına ve bu sürenin sona ermesine rağmen yenisi seçilmemiş ise, şirket anasözleşmesinde üç yıllık görev süresinin sona ermesi hâlinde bu sıfatın kendiliğinden düşeceğine dair bir hüküm bulunup bulunmadığı araştırılarak, bu konuda bir hüküm bulunmadığının saptanması durumunda temsil yetkisinin yeni yetkili seçilinceye kadar devam edeceğinin kabulü gerekeceği-
Şirket hissesini devralanların müşterek borçlu ve müteselsil kefil olmaları hâlinde, borçlu şirkete ait taşınmazın, borç miktarı olan 7.526.000. USD miktarına yakın 7.500.000 USD bedelle ipotek altına alındığı da dikkate alınarak, (T....... ) A.Ş'deki hissesini devralmalarının alacaklıyı zarara sokma kastiyle yapılıp yapılmadığının tartışılmasının gerekeceği-
22.10.2008 tarihinde yapılan hacizde ablası S.K’ya ait olduğu vergi levhası ile anlaşılmış olmakla birlikte, 14.12.2009 tarihinde 23 Temmuz Vergi Dairesi Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 14.12.2009 tarihli yoklama fişindeki işyerinin sanığa ait olduğunun yazıldığı, her iki işyeri adresinin açık yazılmadığı da dikkate alındığında bu işyerlerinin aynı adreste olup olmadığı, farklı adreslerde ise iştigal konusu, S.K.'nın kendi işyerini kimden devir aldığı, sanıktan devraldığının anlaşılması hâlinde tarihinin ne olduğu, sanığın bu işyerinde malik gibi ticari faaliyette bulunup bulunmadığı nın araştırılmasının gerekeceği-
Sanığın devrettiği taşınmazlardan elde ettiği gelirle borçlarını ödediğim savunması nedeniyle, ödediği borçlara ilişkin icra takip dosyaları getirtilerek, hayali borç ikrarına dayanıp dayanmadığı, taşınmazı satın alanların sanığın yakın akrabaları olup olmadığı, bankaya olan borcu yönünden de ödeme yapılıp yapılmadığının bankadan sorularak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir edilmesinin gerekeceği-
Suça konu menkullerin devrine ilişkin satış sözleşmeleri getirtilerek, devir yapılıp yapılmadığı, varsa şikâyetin süresinde olup olmadığı, sanıkla devralanlar arasında yakın akrabalık bağı bulunup bulunmadığı, icra takip dosyalarındaki alacağın hayali borç ikrarına dayanıp dayanmadığının araştırılmasının gerekeceği-
Sanık hakkında başlatılan icra takibinde vekilinin sürelerden feragat ederek takibi kesinleştirip aracına haciz koydurduğu ileri sürülerek şikâyette bulunulması karşısında, söz konusu icra takibinin hayali borç ikrarına dayalı olup olmadığı, aralarındaki borç ilişkisinin neden kaynaklandığı, sanıkla takip alacaklısı İ.S. arasında yakın akrabalık ya da yakın arkadaşlık ilişkisinin bulunup bulunmadığı, hacizli aracın satışının talep edilip edilmediği, satışının istenmediğinin saptanması hâlinde, bu durumun hayali borç ikrarına dayalı takip nedeniyle konulan hacizden kaynaklanıp kaynaklanmadığının araştırılmasının gerekeceği-
Sanığın ne tür eylemleri ile hangi mal varlığını alacaklıyı zarara sokmak kastiyle devrettiği belirtilmediği gibi, tamamen ihtimale dayanarak şikâyette bulunulduğunun anlaşılması karşısında, verilen beraat kararında hukuka aykırılığın bulunmadığı-
Mahkemece nafakaya hükmedilmesinden kısa süre bir sonra ve aleyhinde başlatılan icra takibinden çok kısa süre önce otomobilini noter vasıtasıyla sattığı şahısla sanık arasında yakın akrabalık/yakın arkadaşlık ilişkilerinin bulunup bulunmadığı ve jandarma tutanağında belirtilen ve sanığın kullandığı otomobilin sattığı araç olup olmadığının araştırılmasının gerekeceği-
Şikâyet dilekçesinde, sanığın hangi eylemleri ile hangi mal varlığını alacaklıdan mal kaçırmak kastiyle eksilttiği belirtilmediği gibi, borcun, sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait olmasına karşın, satılan araçların sanığın şahsı üzerine kayıtlı bulunması, diğer taraftan borçlu şirketin sermaye şirketi olması nedeniyle sermayesi ile sorumlu tutulacak olması karşısında, söz konusu satışların alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olmadığının kabulünün zorunlu olduğu-
Anlaşmalı boşanmaya rağmen aynı evde birlikte yaşamaya devam edip etmedikleri zabıta marifetiyle araştırılmak suretiyle boşanmanın muvazaalı olup olmadığının saptanması, buna göre de, nafaka ödemesi ile evin tapusunu vermeyi kabul etmenin alacaklıyı zarara uğratmak kastiyle yapılıp yapılmadığının tartışılmasının gerekeceği-