Faizin, asıl alacağın bir bölümü olmayıp, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir hak olduğu- BK. 113 uyarınca, asıl alacak sona erince fer’i hakların da sona ermiş sayılacağı- Faizin, asıl alacağa bağlı olmasına rağmen, asıl alacaktan ayrı olarak dava veya takip konusu edilebileceği- Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olmasının, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına engel teşkil etmeyeceği, ancak, faiz isteğinin ayrı bir davaya konu yapılması halinde, dava tarihi itibariyle asıl alacağın ödenmemiş olması, ödenmiş ise ihtirazi kayıt konulması şart olup aksi halde faiz alacağının da sona ermiş sayılacağı-
Hizmet ilişkisi nedeni ile bedeli ödenmiş olan fatura tutarlarının geç ödenmesi nedeni ile temerrüt faizine ilişkin olarak düzenlenen faturanın tahsili için girişilen takibe davalının itirazının iptaline ilişkin davada, taraflar arasında akdedilen sözleşmede asıl borç tutarı ihtirazi kayıtsız ödendikten sonra faizin de ayrıca istenebileceğine ilişkin açık bir hüküm bulunmamakta olup bu durumda mahkemece dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 113. (6098 sayılı TBK'nın 131) maddesi uyarınca, asıl borcun ihtirazi kayıtsız ödenmesi halinde fer'ilerin de düşeceği öngörüldüğünden, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerektiği- Nisbi harcın, konusu belli bir değerle (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ilgili davalarda, hüküm altına alınan değer üzerinden tarifedeki belli nisbete göre alınan harç olduğu, maktu harcın ise, konusu belli bir değerle tesbit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harç olduğu- Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 113.maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun m.131) uyarınca, son fıkrasında belirtilen gayrimenkul rehni, kıymetli evrak ve konkordatoya ilişkin özel hükümler dışında, asıl borç ifa ile veya başka bir suretle sona erdiği takdirde kural olarak kefalet, rehin ve diğer fer’i hakların da sona erdiği-Borçlar Kanunu’nun işlemiş faizin devam edip etmeyeceği konusunda özel bir hüküm getirdiği- Borçlar Kanununun 113/2.maddesi hükmüne göre, evvelce işleyen faizleri talep hakkının saklı tutulduğu (ihtirazi kayıt) veya saklı tutulduğunun hal ve koşullardan çıkartılması kaydıyla, ödenmemiş faizlerin istenebilme hakkı ortadan kalkmamakta, asıl borç ifa veya sair bir suretle son bulmuş olsa bile, borcun fer’isi olan faiz varlığını sürdürmekte ve alacaklı bunları talep edebilme hakkını yitirmediği- Asıl borç son bulduğu halde alacaklının, bu hakkını saklı tuttuğunu veya durumun koşullarından bunun anlaşılması gerektiğini kanıtladığı takdirde işlemiş faizlerle ilgili alacak hakkının, son bulmayacağı- Alacaklı açıkça ihtirazi kayıt ileri sürmese de, yaptığı eylem ve işlemlerden bu hakkını kullanmak istediği sonucu çıkarılabiliyorsa, artık bu hakkın saklı tutulduğunun kabulü gerekeceği- Alacaklının, asıl borç konusu para alacağını tahsil ederken, işlemiş faizleri talep hakkını saklı tuttuğunu beyan etmediği veya bu durum “hal ve koşullardan çıkartılmadığı” takdirde ise, yukarıda belirtilen yasal ilke uyarınca, asıl borç son bulmakla, faiz alacağının da son bulacağı-
Bedeli ödenmiş olan fatura tutarlarının geç ödenmesi nedeniyle temerrüt faizinin tahsili için girişilen takibe davalının itirazının iptaline ilişkin davada; taraflar arasındaki sözleşmede asıl borç tutarı ödendikten sonra faizin de ayrıca istenebileceğine ilişkin açık bir hüküm olmayıp, mahkemece davalının davacıya ... TL borcu olduğundan 818 s. BK’nın 113. maddesinin uygulama imkanı olmadığı belirtilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre, takibe konu üç adet faturanın dayanağı olan ve davacının iddiasına göre bedellerinin geç ödendiği belirtilen faturaların sonuncusunun 22.10.2010 tarihli olduğu ve vade tarihinin ise 03.11.2010 olduğu, gerekçede 113. maddenin uygulanmasına engel olduğu belirtilen ... TL’ye ilişkin borcun ise 24.11.2010-10.12.2010 tarihleri arasında düzenlenmiş dava konusu alacakla ilgisi olmayan 8 adet faturadan kaynaklandığı, talebe konu alacaklar yönünden 818 sayılı BK’nın 113. maddesinin uygulanmasına hukuki bir engel bulunmadığı-
Asıl borcun ihtirazi kayıtsız ödenmesi halinde fer'ilerinin de düşeceğine ilişkin hükmü karşısında ve sözleşmede de bu kurala istisna teşkil edecek herhangi bir hususun bulunmaması gözetildiğinde, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Faiz alacağına mahkeme ilamında hükmedildiğinden 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 131. maddesi uyarınca (halin icabından anlaşılan durum gereği), bu alacaktan açıkça feragat edilmediği sürece hukuki varlığını koruyacağından alacaklının, fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmasa bile ilamdan doğan alacağını zamanaşımı süresinin sonuna kadar isteyebileceği-
Aynı senede dayalı olduğu davacı vekilinin beyanı ile anlaşılan alacaktan dolayı infaz sırasında faiz isteme hakkı saklı tutulmadığı gibi, bu konuda bir iddiada da bulunulmadığına göre BK'nın 113. maddesi uyarınca davacının faiz ve fer'ilerini isteme hakkının düştüğünün kabulü gerekeceği-
Şikayete konu takipte, İcra ve İflas Kanunu'nun maddesi uyarınca gerçekte borçluya ait olan tahsil harcının, konuya ilişkin bir başka düzenlemeyi içeren Harçlar Kanunu'nun maddesindeki hüküm çerçevesinde alacaklıdan alınmış olması, sonuçta bu miktarın borçludan alınıp alacaklıya ödenmesine olanak veren yasal düzenlemeler karşısında, hukuka aykırı olmadığı, o halde icra memurunun, harcın tahsiline ilişkin işleminde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığının ortada olduğu, mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanması gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı gecikme tazminatı, değer artışı nedeniyle davacının payına düşen bedel ile eksik ve kusurlu işlerin giderilme bedellerinin tahsili istemine ilişkin davada; taraflar arasında imzalanan sözleşmedeki “Süre sözleşme tarihinden itibaren 15 ay olup, genel iskân aşamasına kadarki süredir. Genel iskânı müteahhit alacak olup, bu aşamadaki süre istisna dışıdır.” şeklindeki hüküm gereği, inşaatın iskân aşamasına getirildiği tarihten iskân alınmasına kadar geçecek olan sürenin teslim süresinin istisnası olduğu, dosya arasında bulunan iş bitim raporuna göre de inşaatın 30.11.2006 tarihinde bitirildiği ve yapı kullanma ruhsatının 15.01.2007 tarihinde alındığı anlaşıldığından, mahkemece sözleşmeye aykırı olarak bu tarihler arasında geçen süre de dahil edilerek gecikme tazminatının belirlenmesinin doğru olmadığı-
Gecikme zammı bir faiz olup bu konudaki uyuşmazlıkların faize ilişkin yasal düzenlemelere göre çözümleneceği-