Devremülk satışından kaynaklanan satış bedelinin iadesi ile sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemi-
Dar gelirli ailelere konut edindirmesi kapsamında davalı belediye ile aralarında sözleşme düzenlendiği, arsa tahsisi yapıldığı, satış bedelinin taksitler halinde ödendiği, tahsis kararının iptal edildiği, imar planı değişikliği ile ifanın imkansız hale geldiği ileri sürerek arsanın rayiç değerinin tahsili istemi- Davacının talebine uygun yapılan ödemenin ve ödeme sonrası yapılan ibranamenin TBK 131. ve 132. maddesinde işaret edilen ve borcu sona erdiren hukuksal olguları içerdiği, davacının, ödemenin ve düzenlenen ibranamenin irade fesadı ve baskı ile yapıldığına ilişkin iddiasını ispatlayamadığı-
İcra takibine konu ilam takip tarihinden önce kesinleştiğine göre alacaklının, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 46/son maddesi hükmüne göre bakiye faiz alacağını ancak yeni bir takiple isteyebileceği, alacaklının, açıkça feragat etmediği sürece zamanaşımı süresi içinde tahsilde tekerrür olmamak üzere takipten önce kesinleşen ilama dayalı eksik kalan faiz alacağını aynı takip dosyasında isteyemeyeceği, ayrı bir takip yaparak talep edebileceği nazara alınarak, şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Faiz alacağından açıkça vazgeçilmedikçe ve asıl alacak da ödenmek suretiyle sona ermedikçe davacının, talep ettiği faiz alacağına hak kazandığının kabulü gerektiği-
Davacının imzası bulunmayan bordrolarda belirtilen fazla çalışma ücreti tahakkuk miktarlarının "banka kanalıyla davacıya ödendiği" davalı işveren tarafından ispatlandığından, ödenen miktarların, fazla çalışma ücreti alacağı tutarından mahsup edilmesi gerektiği- "Kısmi dava" olarak açılan davanın, ıslah dilekçesi ile "belirsiz alacak davası" olarak değiştirilemeyeceği- Fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları "ücret" niteliği taşıdığından, bu alacaklara mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanması gerektiği- Islah dilekçesinde talep edilen "yasal faiz" ifadesinin 3095 s. K. m. 1'de düzenlenen yasal faiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu ifadenin "yasadan kaynaklı faiz" olarak geniş yorumlanamayacağı- Davacı vekili dava dilekçesinde talep edilen alacaklara ilişkin mevduat faiz talep etmişken, ıslah dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunarak ıslah edilen alacaklar bakımından faiz türüne ilişkin talebini değiştirme iradesini ortaya koymuş olup taleple bağlılık ilkesi uyarınca, ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ıslah tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması, ancak, (4857 s. İş K. m. 34) gereğince ödenmeyen ücret alacaklarına mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanacağı hüküm altına alındığından, hükmolunan yasal faiz oranının en yüksek mevduat faiz oranını da aşmaması gerektiği- Fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerine dair ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ıslah tarihinden itibaren en yüksek mevduat faiz oranını aşmamak kaydıyla yasal faize hükmedilmesi gerektiği- "Davacı tarafın, 'kısmi dava' olarak açtığı eldeki davada fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları için en yüksek mevduat faizinin uygulanmasını talep ettiği, anılan alacakların İş Kanunu hükümleri kapsamında kaldığı, genel kanun niteliğinde olan TBK ve 3095 s. K.’da açıkça özel kanun veya sözleşme ile kararlaştırılmamışsa, yasal faiz uygulanacağının belirtildiği, 3095 s. K. kapsamına TBK ve TTK.'ya göre faiz ödemelerinin alındığı, İş Kanundaki faiz ödemelerinin kapsam dışı olduğu, dava konusu alacakların İş Kanunundan kaynaklandığı ve anılan Kanunla faiz türünün düzenlendiği, bu faizin İş Kanunundan yani yasadan kaynaklandığı, dolayısıyla istenilen alacakların niteliğine göre en yüksek mevduat faiz oranının uygulanması gerektiği, ıslah ile yasal faiz istenilmesinin bu talebi sınırlamadığı, taleple bağlılık ilkesine aykırı bir durumun söz konusu olmadığı" şeklindeki görüşün kabul edilmediği-
Yapılan ödemelere ilişkin bankaya yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda ihtirazi kayıt koyulabilecek sistemsel yapının bulunmadığı belirtilmiş ise de, bu durumda davacının başka suretle de faiz alacağı yönünden ihtirazi kayıt sunmadığı, faiz alacağı saklı kalmak kaydıyla yapılan ödemeleri kabul ettiğini davalı tarafa bildirmediği, sözleşmede borç ödedikten sonra ayrıca faizinin de istenebileceğine ilişkin açık bir hükmün yer almadığı, davacının ödemeleri kabul ettikten sonra ve son ödeme tarihinden 13 ay sonra fatura düzenleyerek faiz alacağını talep etmesinin BK 113 ve MK 2 maddeleri kapsamlarında yerinde olmadığı-
Davalının edimi olan tüm ödemeleri geç yapması nedeniyle, uğranılan zararın ticari avans faizi ile hesaplanması ve gecikme faizi alacağının faizi ile davalıdan tahsili istemine ilişkin davada; davacı, sözleşme süresince itirazı kayıt ileri sürmeden asıl alacağa ilişkin ödemeleri kabul ettiğinin ve sözleşme ilişkisi de sona erdiğine göre asıl alacağın feri olan faiz alacağının da sona erdiğinin kabulü gerekip; davacının faiz talebi yönünden, TBK'nun 131. maddesindeki faiz hakkının saklı tutulması koşulu gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Sözleşme süresince itirazı kayıt ileri sürmeden asıl alacağa ilişkin ödemelerin kabul edilmesi halinde, sözleşme ilişkisi sona erdiğinde, (asıl alacağın fer'i olan) faiz alacağının da sona erdiğinin kabulü gerektiği-
Alacaklının, asıl borç konusu para alacağını tahsil ederken, işlemiş faizleri talep hakkını saklı tuttuğunu beyan etmediği veya bu durum “hâl ve koşullardan çıkartılmadığı” takdirde, asıl borç son bulmakla, faiz alacağının da son bulacağı (eBK. 113; TBK. 131.)- "Yaşlılık aylığını" iptal eden Kurum işleminin yargı kararıyla iptali neticesinde, davacının ödemesi yapılan aylıklar yönünden faiz talep edilebilmesi için, faiz hakkını saklı tutması gerektiği- Asıl borcun son bulması nedeniyle ferilerinin de son bulduğunun mahkemece resen gözetilmesi gerektiği-
Somut olayda; davalıların icra dosyasında yediemin ücretini ödediğini beyan ederek ödeme definde bulundukları, ancak bu konuda mahkemece bir inceleme yapılmadığı anlaşılmakla; davalıların ödemeye ilişkin iddiasının ödeme defi niteliğinde olduğu, davanın her aşamasında ileri sürebileceği, ayrıca davacının ilk aracında çıkan arıza sebebiyle mahkemece ilk davada aracın 0 km yenisiyle değiştirilmesine karar verildiği, davacının açtığı ikinci davasında; ikinci aracın alınmasından kaynaklı söz konusu bedeli değerlendiremediği için zararının olduğunu beyan ettiği anlaşılmakla; davacının munzam zararının mevcut olup olmadığının tespitinde ise; davacının kanıtlaması gereken hususun enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak ikinci aracı almasından kaynaklı zararı olup olmadığının gözetilmesi gerektiği-