Davacı vekilince, "BK'nın 113. maddesinin uygulanamayacağı" ileri sürülerek karar düzeltme itirazında bulunulmamış olup, davalı yararına usulî kazanılmış hak oluşmuş olduğu, kaldı ki; bozma sonrası yapılan yargılamada, davacı tarafça ileri sürülmeyen bu hususun temyiz aşamasında ilk kez ileri sürülmesinin esasen mümkün olmadığı-
Asıl borç son bulduğu halde alacaklı ancak bu hakkını saklı tuttuğunu veya durum koşullardan bunun anlaşılması gerektiğini kanıtladığı takdirde işlemiş faizlerle ilgili hakkı son bulmayacağından davacının ödemeyi banka kanalıyla aldığını iddia ettiği anlaşıldığından ödemeyi almadan önce ihtirazi kayıt ileri sürüp sürmediği, faiz hakkını saklı tutup tutmadığı, Kurumdan faiz ödenmesini talep edip etmediği belirlenip karar verilmesi gerekeceği-
Feri borç olan faiz borcunun akıbetinin asıl alacağa bağlı olduğu, aile mahkemesince hükmedilen asıl alacak hakkında tahsil edilmiş olduğuna göre, davacının ilk davadaki faiz hakkının karar tarihinden borcun icra takip dosyasına yatırıldığı tarihine kadar işleyecek kısım için devam ettiği, icra takibine dosya borcu yatırıldıktan sonraki döneme ilişkin faiz hakkının bulunmadığı- 
Davacı tarafından sunulan ve taraflarca imzalanan anlaşma metninde davacının faiz isteme hakkını saklı tuttuğuna ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi, davacının ödemeyi alırken faiz hakkını saklı tuttuğuna dair bir itiraz kaydı da mevcut olmadığından davanın reddi gerektiği-
Davacının davalı bankadan taşıt kredisi kullandığı ve bu kredinin teminatı olarak taşıt rehni kurulduğu, davacının taksitler halinde kredi borcunu ödedikten yaklaşık iki yıl sonra davalı bankadan kredi kartı aldığı ve kredi kartının kullanımından kaynaklanan borçlarını ödememesi üzerine hakkında banka tarafından taşıt kredisi ve rehin sözleşmesindeki “Müşteri, ... yazılı taşıtı/taşıtlarını gerek işbu taşıt kredisi sözleşmesinden, gerekse bankayla imzalamış olduğu başka sözleşmelerden ve/veya herhangi bir nedenden doğmuş doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere rehnettiğini, kabul ve taahhüt eder” hükmüne dayanılarak rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinde bulunulduğu, bunun üzerine davacı tarafından açılan menfi tespit ve rehnin kaldırılması talepli davada, taşıt kredisinden doğan borcunu ödeme ile sona erdiren davacı yönünden; fer’i nitelikte alacağa bağlı rehin hakkının da sona erdiğinin kabul edileceği- Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şart oluşturmakta olup, standart sözleşmelerde yer alan genel işlem şartlarından haksız olanlarının tüketici için bağlayıcı olmadığından, taşıt kredisi ve rehin sözleşmesine davalı banka tarafından karşı taraf ile müzakere edilmeden tek taraflı olarak sözleşmeye konulan maddenin; tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyiniyet kurallarına aykırı düşecek biçimde davacı tüketici aleyhine dengesizliğe yol açtığından, haksız şart niteliğinde olup davacı tüketici yönünden bağlayıcı sonuç doğurmayacağı-
Faiz alacağı istemli davada, davacı tarafça faiz hakkını saklı tuttuğuna ilişkin (ihtirazi kayıt) dekont, dilekçe gibi belgenin bulunup bulunmadığının, davalı Kurumdan, birikmiş aylıkların ödemesinin yapıldığı ilgili PTT şubesi ya da bankadan, davacı vekilinden sorulması gerektiği-
Taraflar arasında akdedilen sözleşmede ücretin ödenmesi düzenlenmiş olup, asıl borç tutarının vadesinde ödenmemesi halinde temerrüt faizi istenebileceğinin kararlaştırıldığı ve sözleşmede, borç ödedikten sonra ayrıca faizinin de istenebileceğine ilişkin açık bir hüküm bulunmamakta olup bu durumda, mahkemece, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 113. (6098 sayılı TBK'nın 131.) maddesi hükmü dikkate alınarak ve davalının, davacının banka hesabına ödeme yaptığını ileri süren davacının, bu iddiası üzerinde durularak, banka hesabına yapılan ödemelerde davacının ihtirazi kayıt koymasının mümkün bulunup bulunmadığı hususu da tartışılarak, yapılacak değerlendirme sonucu oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının kişilik haklarının saldırıya uğraması nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı manevi tazminat davasında hükmedilen tazminatı ilamlı icraya koyup tahsil etmeden önce açtığı faiz istemine yönelik dava ile durumun özelliğinden faiz hakkının saklı tutulduğunun kabulü gerekeceği-
Faizin, asıl alacağın bir bölümü olmayıp, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir hak olduğu- Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 113. maddesi (TBK m. 131.) uyarınca, asıl alacak sona erince fer’i hakların da sona ermiş sayılacağı- Faizin, asıl alacağa bağlı olmasına rağmen, asıl alacaktan ayrı olarak dava veya takip konusu edilebileceği- Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olmasının, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına engel teşkil etmeyeceği, ancak, faiz isteğinin ayrı bir davaya konu yapılması halinde, dava tarihi itibariyle asıl alacağın ödenmemiş olması, ödenmiş ise ihtirazi kayıt konulması şart olup aksi halde faiz alacağının da sona ermiş sayılacağı-