Tasarrufun iptali ve taşınmaz üzerine ihtiyati haciz konulması isteminde, HMK'nın 297/1-c hükümlerine göre mahkeme kararlarının asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini mahkemece incelenen maddi ve hukuki olay ve meselelerin özüne mahkemeyi sonuca götüren gerçeklerin ne olduğu hususlarını içermesinin zorunlu olduğu, Anayasanın 141/3 maddesi hükmü de tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereğini düzenlediği, kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HMK'nın 369. maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının saptanacağı, Yargıtay denetiminin ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabileceği-
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Dava, alacağını tahsil amacıyla, yapılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olup davanın görülme yerinin asliye hukuk mahkemesi olduğu-
İİK.nun 278.maddede akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekeceği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılması gerektiği-İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastının irdelenmesi gerekeceği, öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de takdir olunması gerekeceği--
İptal davalarının aynî hakka değil, kişisel hakka dayanan davalar olduğu, bu nedenle davanın konusu taşınmaz olsa bile taşınmazlara ilişkin kesin yetki kurallarını düzenleyen HMK'nin 12. maddesi hükmünün bu davalarda uygulanmayacağı-
İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların şirket tarafından alınmış olmasının ya da uyuşmazlığın şirketler arasında çıkmasının görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi olmadığı; görevin genel mahkemelere ait olduğu-
Tasarrufun iptali davalarının aslında geçerli olarak yapılmış tasarruflar için açılacağı- Borçlu tarafından açılmış olan tapu iptali ve tescil davasında verilen red kararının tasarrufun iptali davası için bağlayıcı nitelikte olmadığı, tasarrufun iptali davalarının aslında geçerli olarak yapılmış tasarruflar için açılacağı, borçlu tarafından yapılan tasarrufun o davada ileri sürülen iptal nedenlerini taşımamasının bu davada iptale engel teşkil etmeyeceği-
Davacının davalılar arasındaki tasarrufların İİK 277 ve devamı ile TBK'nun 19.maddesi gereğince iptalini talep ettiği, bu tür davalarda HMK'nin 6 maddesi gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu- Davalı 4. kişi ile borçlu ile arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı ve adı geçen davalıya esas ve birleşen davalardan tebligat yapılmadığından savunması ve dolayısıyla yetki itirazı da bulunmayan davalı yönünden yetkisiz kararı verilmesinin de isabetsiz olduğu-
Takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığının tespiti amacıyla ceza dosyası ile asliye hukuk mahkemesi dava dosyasının incelenmesi, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi, takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmaması halinde davanın önkoşul yokluğundan reddine; aksi halde yani takip konusu alacağın gerçek bir alacak olduğunun belirlenmesi halinde iptal koşullarının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Takip borçlusu şirketin ortaklarından olan davalı üçüncü kişinin, borçlu şirketten satın aldığı taşınmazlar üzerine haciz konulmasına muvafakat ettiği davalı borçlu tarafından iddia edildiğinden, ilgili icra dosyası getirtilerek davalı üçüncü kişinin hacze muvafakatini içeren böyle bir dilekçe bulunmadığında davacı alacaklının bu davayı açmakta hukuki yararı olduğu gözetilerek davalı üçüncü kişi. duruşmaya çağırılarak bu yöndeki beyanının alınması, beyanının davanın kabulü anlamına gelip gelmediği de değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-