Fabrikayı satın alan 3. kişinin bitişik parselde işletmesinin olduğu ve parsele komşu taşınmazlarının bulunduğu ayrıca bu fabrikanın bir ticari işletme olduğu bunlara ilaveten borçlunun içinde bulunduğu durumu bildiği anlaşıldığından, davalı  3. kişi A.Ş.'niin komşu işletme olan borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu-  Borçlu şirket ile olan organik bağlantıdan dolayı diğer 3. kişinin de yapılan tasarrufun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklıları ızrar kastı yapıldığını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptali gerekeceği- Borçlu şirketin davalı Ltd.Şti'ne sattığı taşınmaz ile borçlu şirketin davalı AŞ.'ne sattığı taşınmazın satışının iptaline yönelik olarak açılan davanın her iki parsel yönünden de kabulüne karar verildiğinden harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı 3. kişiler yönünden oranlama yapılmak suretiyle tahsiline karar verilmesi gerektiği-
"Borçlu şirket ile arsa malikleri arasında yapılan sözleşmelerde davalı şirkete isabet eden taşınmazların borçlu şirket tarafından alındıktan sonra 3. kişilere ya da arsa malikleri tarafından borçlu adına devir yapılmadan 3. kişilere yapılan satışlar için davaya devam edilmesi" gerektiğine değinen Yargıtay bozma ilamı üzerine, dava konusu ... bağımsız bölümün davalı borçlu şirkete kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince verilecek yer olmadığı, anılan sözleşmede yüklenicinin davalı borçlu şirket olmadığı gerekçesiyle dava konusu ... bağımsız bölüm yönünden davanın reddine karar verildiğinden (anılan taşınmaz yönünden borçlunun tasarrufu olmaması nedeniyle önkoşul yokluğundan) maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği- Dava konusu bir diğer bağımsız bölüm ile bir bağımsız bölümün 1/2 hissesinin davalılar arasındaki satışına ilişkin tasarrufların ise İİK. mad. 280/1 madde gereğince davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptalinin isabetli olduğu-
Mahkemece, temlikin dayanağını oluşturan alacak borç ilişkisinin varlığı ve gerçekliği araştırılarak, sonucuna göre temlik işleminin iptaline veya iptal talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
6183 sayılı Kanunun 27. maddesinde, amme alacağını ödememiş borçlulardan müddetinde veya hapsen tazyikine rağmen mal beyanında bulunmayanlarla malı bulunmadığını bildiren veyahut beyan ettiği malların borcuna kifayetsizliği anlaşılanların; ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarrufların hükümsüz olduğu, 28/1-2 maddesinde ise edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunun öngörülmesine, 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamasına, edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceğine göre davanın açılmasına davalıların neden olduğu nazara alınarak yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına ve davacı yararına maktu vekâlet ücreti takdiri gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği, teminatın lüzum ve miktarı da mahkemece takdir ve tayin olunacağı, somut olayda, taşınmaz kaydına ihtiyati haciz konulduktan sonra yargılama sırasında taşınmaz dava dışı başka bir kişiye satılarak dava tazminat isteğine dönüştürülmüş, satış bedeli kadar davalının mallarına haciz konulması talep edilmişse de talebin reddedildiği, ileride telafisi imkansız zararlarının oluşabileceği nazara alınarak, ihtiyati haciz isteminin mahkemece takdir olunacak teminat karşılığında kabul edilmesi gerekeceği-
Yapılan satışlarda edimler arasında mislini aşan aşırı fark bulunmadığı, davalılar arasında akrabalık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi borçlunun mal kaçırma kastını 3. kişilerin bildiği ya da bilebilecek durumda olduklarını gösterir bir yakınlığın da ispat edilemediği görüldüğünden, tasarrufların iptali istemli davanın reddi gerektiği- Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasında, borçlu ile davalı 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu nazara alınmadan sadece davalı 3. kişiler yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceği-
İİK'nın 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin dava ön koşul yokluğundan red edildiğine göre, Avukatlık Asgari Ücret Tarife­sinin 7.maddesi 2.fıkrası gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
İcra ve İflas Kanununun 278/3-2.bendine göre aktin yapıldığı sırada, kendi ver­diği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak verdiği pek aşağı fiyat kabul ettiği akitlerin bağışlama niteliğinde olup batıl olduğu- Dava konusu taşınmazın değerinin tesbiti için keşif ve bilirkişiler­den rapor alındığı ve bedel farkı olmadığına karar verildiği, karara esas alınan bilirkişi raporunda köy ihtiyar heyeti ve emsal taşınmazlar esas alına­rak rapor düzenlendiği belirtilmişse de, dosya içerisinde emsal taşınmaz değerlerine ilişkin bir bilgi ve belge olmadığı gibi keşifte kimsenin dinlenmediği, kadostro bilirkişisi taşınmazın deniz manzarasına sahip olduğunu belirtmiş olmasına rağmen, bu hususun değer tesbitinde dikkate alınmadığı anlaşıldığından, bilirkişi raporunun hükme esas alınacak nitelikte ve denetime elve­rişli olduğunun söylenemeyeceği-
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufların üç grup altın­da ve İİK.nln 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlediği, ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların sınırlı olarak sayılmadığı- İİK, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bıraktığı (İİK. m. 281), bu nedenle de davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği-
Tasarrufun İp­tali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında ge­çerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyi niyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya de­vamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu-  İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasar­rufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı-  Borçluya ait araçlar üzerindeki ipotek bedellerinin ödenmiş olması asıl borcun bitirildiğini göstermeyeceği gibi alacaklının ipotek tesis edilen alacağının dışındaki alacakları için söz konusu taşınmazlar hakkında tasarrufun iptali davası açmasına da engel teşkil etmeyeceği-  İpotek tesis edilen alacak için dahi ipoteğin kaldırılmış olmasının sonradan tasarrufun iptali davası açılmasına mani teşkil etmeyeceği-