İptal davalarının aynî hakka değil, kişisel hakka dayanan davalar olduğu, bu nedenle davanın konusu taşınmaz olsa bile taşınmazlara ilişkin kesin yetki kurallarını düzenleyen HMK'nin 12. maddesi hükmünün bu davalarda uygulanmayacağı-
İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların şirket tarafından alınmış olmasının ya da uyuşmazlığın şirketler arasında çıkmasının görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi olmadığı; görevin genel mahkemelere ait olduğu-
Tasarrufun iptali davalarının aslında geçerli olarak yapılmış tasarruflar için açılacağı- Borçlu tarafından açılmış olan tapu iptali ve tescil davasında verilen red kararının tasarrufun iptali davası için bağlayıcı nitelikte olmadığı, tasarrufun iptali davalarının aslında geçerli olarak yapılmış tasarruflar için açılacağı, borçlu tarafından yapılan tasarrufun o davada ileri sürülen iptal nedenlerini taşımamasının bu davada iptale engel teşkil etmeyeceği-
Davacının davalılar arasındaki tasarrufların İİK 277 ve devamı ile TBK'nun 19.maddesi gereğince iptalini talep ettiği, bu tür davalarda HMK'nin 6 maddesi gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu- Davalı 4. kişi ile borçlu ile arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı ve adı geçen davalıya esas ve birleşen davalardan tebligat yapılmadığından savunması ve dolayısıyla yetki itirazı da bulunmayan davalı yönünden yetkisiz kararı verilmesinin de isabetsiz olduğu-
Takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığının tespiti amacıyla ceza dosyası ile asliye hukuk mahkemesi dava dosyasının incelenmesi, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi, takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmaması halinde davanın önkoşul yokluğundan reddine; aksi halde yani takip konusu alacağın gerçek bir alacak olduğunun belirlenmesi halinde iptal koşullarının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Takip borçlusu şirketin ortaklarından olan davalı üçüncü kişinin, borçlu şirketten satın aldığı taşınmazlar üzerine haciz konulmasına muvafakat ettiği davalı borçlu tarafından iddia edildiğinden, ilgili icra dosyası getirtilerek davalı üçüncü kişinin hacze muvafakatini içeren böyle bir dilekçe bulunmadığında davacı alacaklının bu davayı açmakta hukuki yararı olduğu gözetilerek davalı üçüncü kişi. duruşmaya çağırılarak bu yöndeki beyanının alınması, beyanının davanın kabulü anlamına gelip gelmediği de değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-
Fabrikayı satın alan 3. kişinin bitişik parselde işletmesinin olduğu ve parsele komşu taşınmazlarının bulunduğu ayrıca bu fabrikanın bir ticari işletme olduğu bunlara ilaveten borçlunun içinde bulunduğu durumu bildiği anlaşıldığından, davalı 3. kişi A.Ş.'niin komşu işletme olan borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu- Borçlu şirket ile olan organik bağlantıdan dolayı diğer 3. kişinin de yapılan tasarrufun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklıları ızrar kastı yapıldığını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptali gerekeceği- Borçlu şirketin davalı Ltd.Şti'ne sattığı taşınmaz ile borçlu şirketin davalı AŞ.'ne sattığı taşınmazın satışının iptaline yönelik olarak açılan davanın her iki parsel yönünden de kabulüne karar verildiğinden harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı 3. kişiler yönünden oranlama yapılmak suretiyle tahsiline karar verilmesi gerektiği-
"Borçlu şirket ile arsa malikleri arasında yapılan sözleşmelerde davalı şirkete isabet eden taşınmazların borçlu şirket tarafından alındıktan sonra 3. kişilere ya da arsa malikleri tarafından borçlu adına devir yapılmadan 3. kişilere yapılan satışlar için davaya devam edilmesi" gerektiğine değinen Yargıtay bozma ilamı üzerine, dava konusu ... bağımsız bölümün davalı borçlu şirkete kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince verilecek yer olmadığı, anılan sözleşmede yüklenicinin davalı borçlu şirket olmadığı gerekçesiyle dava konusu ... bağımsız bölüm yönünden davanın reddine karar verildiğinden (anılan taşınmaz yönünden borçlunun tasarrufu olmaması nedeniyle önkoşul yokluğundan) maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği- Dava konusu bir diğer bağımsız bölüm ile bir bağımsız bölümün 1/2 hissesinin davalılar arasındaki satışına ilişkin tasarrufların ise İİK. mad. 280/1 madde gereğince davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptalinin isabetli olduğu-
Mahkemece, temlikin dayanağını oluşturan alacak borç ilişkisinin varlığı ve gerçekliği araştırılarak, sonucuna göre temlik işleminin iptaline veya iptal talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
6183 sayılı Kanunun 27. maddesinde, amme alacağını ödememiş borçlulardan müddetinde veya hapsen tazyikine rağmen mal beyanında bulunmayanlarla malı bulunmadığını bildiren veyahut beyan ettiği malların borcuna kifayetsizliği anlaşılanların; ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarrufların hükümsüz olduğu, 28/1-2 maddesinde ise edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunun öngörülmesine, 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamasına, edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceğine göre davanın açılmasına davalıların neden olduğu nazara alınarak yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına ve davacı yararına maktu vekâlet ücreti takdiri gerekeceği-