Dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin (TBK. mad. 19) davadan önce taşınmazın bir kısmının imar planlaması nedeni ile Belediye adına tescil edildiği anlaşıldığından, kalan kısımla ilgili olarak inceleme yapılması gerektiği- Davanın açılmasından sonra dava konusu taşınmazın davalı tarafından dava dışı başka bir kişiye satıldığından, HMK. mad. 125 gereğince, davacıya, son malik olan kişinin davaya dahil edip etmeyeceği ya da davayı tazminata dönüştürüp dönüştürmeyeceği sorularak, davacının seçimlik hakkını kullanması sağlandıktan ve taraf delilleri toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Kanundaki dava tabirinden maksat sadece eda davaları ise de, borçlu tarafından açılan menfi tesbit davasında, alacaklının savunmalarını bildirmesi durumunda, anılan davanın da zamanaşımını keseceğinin kabul edildiği, bu bağlamda kanunda belirtilen nitelikte olmayan istihkak, izale-i şuyu, kıymet takdirine itiraz, senet iptali, tasarrufun iptali vb. nitelikteki davaların zamanaşımını kesmeyeceği-
Davalının 2005 yılından beri davalı şirketin ortağı olduğu, 2008'den itibaren anılan şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığı, VUK'nun 10.ve 6183 s. K. mad. 35 maddesi gereğince 1996-2009 dönemi borcu için hakkında düzenlenen ödeme emirlerini kendisine tebliğ edildiği ve hakkındaki takibin kesinleştiği, ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu şirket hakkındaki takibin semeresiz kaldığı, amme alacağının şirketten tahsil imkanı bulunmadığının anlaşıldığı, dava konusu taşınmazın takip konusu borçtan sonra borçlu tarafından davalıya satıldığı, davanın süresinde açıldığı, alacağın gerçek olduğu anlaşıldığından, dava önkoşullarının gerçekleştiği- Dava konusu taşınmazın üzerindeki ipotekle birlikte tapudaki satış bedeliyle, rayiç bedel arasında misli fark bulunmadığı, ayrıca davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olmadığı anlaşıldığından bu parsel yönünden davanın reddi gerekeceği- Takip konusu alacak miktarına göre daha düşük olan tasarruf değeri üzerinden harç hesabı yapılarak 6183 s. K.'a dayalı açılan bir dava olduğu için de maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davalı borçlu adına kayıtlı taşınmazların kıymet takdiri ve davacının haciz sırası göz önüne alındığında, davalı borçlunun hacizli taşınmazlarının davacın alacağını karşılamaktan uzak olduğu anlaşılmış olup, haciz tutanaklarının (İİK. mad. 105) geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilerek dava konusu tasarrufların iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken, aciz belgesi sunulmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Davanın önkoşul yokluğu nedeniyle reddedilmesi halinde, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Davacı alacaklı, borçlunun nişanlısının annesi olduğu ve paranın kuyumcu olan borçluya elden verildiği iddia edilirken, davalı üçüncü kişinin, alacağın gerçek olmadığını senedin sonradan düzenlendiğini ileri sürdüğü, öte yandan, dosya kapsamından borçlu ve taşınmazın ilk maliki babası arasında bu taşınmazın satışı ile ilgili olarak arasında husumet olduğu, karşılıklı olarak sürekli uyuşmazlık içinde bulunduğu, bu durumda, mahkemece yapılacak işin, kuyumcu olan borçlunun ticari defterlerinde senedin düzenlendiği tarihte bu miktar bir para girişi olup olmadığı, alacağın gerçek olup olmadığı araştırılarak toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar vermekten ibaret olduğu-
Tasarrufun iptali davasına bakan hakimin iptal edilmesi istenen tasarruf konusu mallar hakkında davacının istemi üzerine İİK. mad. 281/2 uyarınca ihtiyati haciz kararı verebileceği ve bu durumun HMK. mad. 389 vd.nda düzenlenen ihtiyati tedbir niteliğinde olmadığı, güvence gösterilmesine gerek olup olmadığını ve miktarını hakim takdir edeceği ve İİK. mad. 264/3 hükmünün burada uygulanmayacağından, tasarrufun iptali davası sırasında verilen ihtiyati haczin, tasarrufun iptali kararı ile kesin hacze dönüşeceği- İİK. mad. 85 uyarınca, aşkın haciz şikayetinin hacizler konulduktan sonra ayrıca icra mahkemesine şikayet yolu ile ileriye sürülebileceği-
Davacının alacağının kira alacağına ilişkin olduğu ve borçlu hakkındaki takiplerin kesinleştiği, haciz tutanaklarının İİK. mad. 105 kapsamında "geçici aciz belgesi" niteliğinde olduğu, alacağın gerçek olduğu, iptali istenen tasarrufun ise takip konusu alacaklardan sonra yapıldığı, davanın süresinde açıldığı anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının ön koşullarının gerçekleşmiş olduğu- Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen gerçek değeri arasında "misli fark" bulunduğu, dosya kapsamından davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu anlaşıldığından ve davalı, kendi muvazaasına dayanamayacağından, dava konusu tasarrufun davacının dava konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak İİK. mad. 278/3-2, 280/1 gereğince iptaline karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında şikayetçinin davanın tarafı olarak yer almadığı, tasarrufun iptaline yönelik kararın ancak davanın tarafları arasında hüküm ifade edeceğinden şikayetçi yönünden hukuki bir sonuç doğurmayacağı, anılan karara dayanılarak şikayetçinin taşınmazlarına haciz konulmasının usulsüz olduğu-
Mahkemece öncelikle İİK'nun 282. maddesi gereğince aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan davalı borçlunun taşınmazı sattığı ilk kişiye dava dilekçesinin tebliği ile duruşmaya katılımının sağlanması, bildireceği delillerin toplanması gerektiği- Davalı borçluya delillerini bildirmesi için süre verilmediği anlaşıldığından davalı borçluya da delillerini sunması için süre verilmesi ve bildireceği delillerin toplanması, özellikle takip konusu alacağın gerçek bir alacak olduğunun tespitine yönelik Cumhuriyet Başsavcılığının Hazırlık dosyası da incelenerek dava koşulları yönünden dosyanın incelenmesi, dava koşullarının mevcut olması halinde dava konusu tasarrufların İİK'nun 278, 279, 280.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlu ile 3.kişinin aynı sektörde ve yan yana fabrikalarda faaliyet gösterdikleri anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun 6183 s. K. mad. 30 gereğince, ayrıca dava konusu taşınmaz üzerindeki fabrika binası ve teferruatları ile birlikte satılmış olduğundan, "ticari işletme devri" mahiyetinde olması nedeniyle, kıyasen İİK. mad. 280/3 gereğince iptale tabi olduğunu- 6183 s. Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-