Üç ayrı icra takibi sonunda açılan tasarrufun iptali davasına konu taşınmaz üzerindeki ihtiyati haciz takibin kesinleşmesiyle kesin hacze dönüşmüş olduğundan ve taşınmazın bu tarihten sonra bu hacizle yükümlü olarak önce davalı üçüncü kişiye sonra da dördüncü kişiye satılmış olduğundan her iki davalının da satın aldıkları tarihte davacı alacaklı tarafından konulan hacizle yükümlü olarak satın aldıklarından taşınmazın değeri kadar borçtan sorumlu olacakları, davacı alacaklının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı ve davanın bu takip dosyası yönünden reddine karar verilmesi gerekeceği- Diğer iki takip dosyası ile ilgili olarak, dosya kapsamından dava konusu taşınmazın aynı zamanda borçlulara ait işyeri niteliğinde olduğu anlaşıldığından, İİK. mad. 280 gereğince davalı üçüncü kişi yönünden davanın kabulü yerindeyse de, dördüncü kişinin borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu kısaca borçlunun alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bildiği yönünde somut bir delil ileri sürülmemiş ve ispat edilmemiş olduğundan, İİK. mad. 283 gereğince davalı üçüncü kişinin takip dosyalarındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak taşınmazın satış tarihindeki değeri dikkate alınarak tazminatla sorumlu tutulması gerekeceği-
Borçlunun yaptığı itiraz nedeni ile takibin durduğu ve itirazın iptali davasının açıldığı anlaşıldığından, bu davanın sonucunun tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece bekletici mesele yapılması gerektiği-
İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda, vekalet ücreti dava konusu malın tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile davacının alacak miktarından hangisi daha az ise o değer üzerinden ve avukatlık asgari ücret tarifesinde belirlenen nispi tarife uyarınca hesaplanması gere­keceği-
İcra ve İflas Kanununun 277. ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında diğer dava koşullarının yanında gerçek bir alacağın ve kesinleşmiş bir takibin varlığı gerekeceği, bu dava koşullarının davanın sonuna kadar devam etmesi gerektiği- Takip konusu borcun, karardan sonra  ödendiği ve takipten feragat edildiği anlaşıldığından, bu durumda davanın konusu kalmadığından mahkemece, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmek üzere kararın bozulması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında vekalet ücreti, takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekeceği-
Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik iddia, mahkemede her türlü delille ispat edilebileceğinden, öncelikle duruşma açılarak şikayetçiye (borçluya) ve karşı tarafa (alacaklıya) anılan konudaki delillerini mahkemeye ibraz etmeleri için imkan tanınmadan dosya üzerinden karar verilmesinin usule aykırı olduğu-
İİK. mad. 281 uyarınca, taşınmazın tapu kaydına ihtiyati haciz konabileceği, bu ihtiyati haczin mahkemenin karar tarihinde kesin hacze dönüşeceği ve sıra cetvelinde dikkate alınacağı, ancak ihtiyati haczin bu şekilde kesin hacze dönüşebilmesi ve sıra cetvelinde dikkate alınabilmesi için taşınmazın tapu kaydına konulan şerhin "ihtiyati tedbir" değil, "ihtiyati haciz" olması gerektiği- İcra müdürlüğünün sıra cetvelini düzenlerken satışı yapılan parselin tapu kaydına  konulan ihtiyati tedbiri ihtiyati haciz olarak kabul ettiği ve bu şekilde davalının alacağını 1. sıraya aldığı, mahkemece taşınmazın tapu kaydına üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla şerh edilen ihtiyati tedbirin konulduğu tarih itibariyle yürürlükte olan HUMK. mad. 101 uyarınca ihtiyati tedbir olduğu, İİK mad. 281'e göre konulan ihtiyati haciz olmadığı, bu sebeple icra müdürlüğünün sıra cetvelini düzenlerken taşınmazın tapu kaydına konulan ihtiyati tedbirin "ihtiyati haciz" olarak kabul ederek, şikayet olunanın alacağını bu ihtiyati tedbire göre birinci sıraya almasının hatalı olduğu- İcra dosyasında, alacaklı şikayet olunan vekilinin tasarrufun iptali davası sonuçlandıktan sonra davaya konu taşınmazlara karar gereğince şerh ettirdiği haczin dikkate alınması gerektiği-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın sabit olması halinde, davacıya borçlu aleyhinde yürütülen takiplerdeki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olmak üzere taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi tanınması gerekeceği; sınır­lama konulmadan ve borçlu aleyhinde yürütülen icra takip dosyalarının numaraları belirtilmeden infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Bir başka tasarrufun iptali davasında davalı üçüncü kişinin İİK 283/2 gereğince tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi üzerine tazminatın icra dosyasına ödenerek ibraname alındığı anlaşıldığından, anılan taşınmaz yönünden davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerektiği-
Davacı banka tarafından ibraz edilen borçlu şir­kete ait mizan tablosundan davalı üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasında cari hesap ilişkisinin olduğunun anlaşıldığı, tacir olan tarafların taşınmazı satın almadan yaklaşık 4 ay önce bedel ödemelerinin yaşam deneyimlerine aykırı olduğu, bu durumda, davalı üçüncü kişi şirketin, borçlu şirketin mali durumunu ve alacaklılar­dan mal kaçırma amacını bildiğinin kabulü ile bu tasarrufun iptali gerekeceği- Tasar­rufun iptali davalarında, 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde, İİK'nın 283/2 maddesi uyarınca davanın bedele dönüşeceği ve üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği-