Mahkemece oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerektiği- Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması gerektiği-
Mahkemece öncelikle, davacı vekiline İİK'nun 277 vd.maddelerine göre mi, BK'nun 19.maddesine dayanarak mı dava açtığının, hangi sebebe dayandığı hususunun açıklattırılması, daha sonra istinafa gelen davalılar vekilinin dava koşullarına ilişkin savunmaları değerlendirilerek, sonucuna göre ihtiyati haciz kararına itiraz konusunda bir karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasında mahkemece, dava konusu edilmeyen taşınmaz yönünden bir dava varmış gibi asıl dava konularından ayrı bir karar daha verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Tasarrufun iptali davaları mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik olduğundan, asliye hukuk mahkemelerinin görevine girdiği- Davanın açıldığı tarihi itibari ile Asliye Hukuk-Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişki görev değil, "iş bölümü" ilişkisi olup davalılar tarafından süresinde yapılmış bir işbölümü itirazı olmadığından "görevsizlik" kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
TBK. mad. 19 uyarınca muvazaalı işlemin iptaline ilişkin açılan davalarda, davacının icra takip yapmasının aranmadığı ve beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması sebebiyle İİK. mad. 284 uyarınca bu davanın reddine karar verilemeyeceği- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. mad. 283/1, 2 kıyasen uygulanarak "iptal ve tescile gerek olmaksızın" davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği-
Mahkemece borçlu adına kayıtlı 3 araç ve 5 taşınmaz yönünden değerleri konusunda keşif yapılarak, bilirkişi raporu alınarak ve kıymet takdiri yaptırılarak üzerindeki haciz tarihleri ve miktarları ve halen geçerli olup olmadıkları tespit edilerek, borçlunun aciz halinde olup olmadığı, borçlunun mevcut malvarlığının dava konusu takip dosyalarındaki alacak ve fer'ilerini karşılayıp karşılamadığının tespidi, eğer borçlunun mevcut malvarlığının davacı alacaklının takip konusu alacak ve fer'ilerini karşılamaya yeterli ise davanın ön şart yokluğunun, karşılamaması halinde ise haciz tutanaklarının İİK 105.maddesi anlamında 'geçici aciz belgesi' olarak kabulü gerekip gerekmediğinin ve diğer dava koşulları yönünden dosyanın incelenmesi, varlığı halinde dava konusu tasarrufun İİK'nun 278, 279, 280 maddeleri gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği-
Dava konusu olan ve iptaline karar verilen tasarruf (taşınmaz satışı) davalı borçlu şirket tarafından değil, hakkında takip yapılan anılan şirketin müdürü tarafından gerçekleştirilmiş olduğundan bu kişinin davaya dahili için davacıya süre verilmeli ve taraf teşekkülü sağlandıktan sonra, davalıların vergi borcunu ödediklerine ilişkin iddiaların da araştırılarak davanın konusunun kalıp kalmadığı da değerlendirilmek suretiyle 6183 s. K. mad. 24 vd uyarınca açılan tasarrufun iptali davası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
6183 s. K. uyarınca yapılan takipte borçlunun vergi borcunun tahsiline engel olmak için kızı ve damadına yaptığı tasarrufların 6183 s. K. mad. 28/1 gereğince "bağış" niteliğinde olup iptali gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında davanın kabulü ve bedele dönüşmesi halinde, söz konusu bedelin sadece üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerekirken, borçludan da tahsiline şeklinde hüküm oluşturarak, zaten aciz halinde olan borçludan amme borcunun iki kez tahsili gibi bir sonuca yol açacak şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu (6183 s. K. mad. 31)-  Davanın bedele dönüşmesi haline, hükmedilecek tazminat miktarına borçlunun tasarrufu gerçekleştiği tarihteki kamu alacağı ve ferilerini geçmeyecek şekilde hükmedilmesi gerektiği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirleneceği-
Aynı taşınmaz ile ilgili iki farklı kıymet takdir raporları bulunması halinde, çelişkinin giderilerek, bulunan değer ile borçluya ait diğer taşınmaz değerleri birlikte toplam miktarın, davacı alacaklının borcunu karşılamaya yetmesi halinde tasarrufun iptali davasının, borçlunun aciz halinin bulunmaması nedeni ile "ön koşul yokluğundan" reddine, aksi durumda ise, borçlunun borcuna karşılık borcunun 3 katı değerde hissesini kardeşine devretmesine yönelik tasarrufun iptali için açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalı tarafından sunulan dekontlardan “dava konusu taşınmaz üzerindeki inşaatın yapım ve ortaklık ilişkisinden kaynaklandığı"nın belirtildiği görüldüğünden, inşaatın yapımında davalılar arasında ortaklık ilişkisi olduğu ve organik bağ bulunduğunun da anlaşılmış olduğu ve bu durumda, satışın gerçek bir satış değil,  alacaklılara zarar verme kastıyla yapılan hileli tasarruf olduğunun anlaşıldığı (İİK. mad. 280)-