Alacaklının itirazın kaldırılması dilekçesinde “itirazın iptali” tabirlerini kullanmış olmasının, HMK’nun 33. maddesi gereğince “itirazın kaldırılması talebinin reddini” gerektirmeyeceği-
Senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfetinin, senedi elinde bulunduran ve takip konusu yapan, bir başka anlatımla, “imzanın borçluya ait olduğunu” iddia eden alacaklıya ait olduğu-
“Çek” niteliğindeki belgenin, borç ikrarını içeren, İİK’nun 68/I maddesinde yazılı belgelerden sayıldığı-
İtirazın kaldırılmasının, borçlunun borcu olup olmadığının tesbit edilmesine yarayan bir yol olduğu, bu yolda icra mahkemesinin incelemesinin itirazın iptali davasına oranla daha basit ve sınırlı olduğu; alacaklının alacağının yalnız İİK’nun 68. maddesindeki belgelerden biri ile ispat edebileceği; “takip talebine ve ödeme emrine, takibin dayandığı belgenin eklenmediği” yolundaki eksikliğin, itirazın kaldırılması aşamasında, icra mahkemesince dikkate alınamayacağı-
İcra dairesince düzenlenen rehin açığı belgesine dayalı olarak asıl alacaklının halefi sıfatıyla, temlik alacaklısının “itirazın kesin olarak kaldırılması”nı isteyebileceği-
Alacaklının takip konusu senetlerde “aval veren” borçlunun ise “keşideci” konumunda bulunması halinde, aynı senetten doğan borçtan birlikte sorumlu olan avalistin keşideci hakkında ilamsız takip yapmasına bir engel bulunmadığı-
İİK’nun 68/son maddesi gereğince mahkemece borçlu lehine tazminata hükmedilip, alacaklının itirazın kaldırılması isteminin kısmen reddedilmiş olması halinde, kendisini vekil ile temsil ettirmiş olan borçlu lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Süresi içinde bankaya ibraz edilmemiş olan çekler “adi havale” hükmünde olduğundan ve İİK’nun 68/I maddesinde öngörülen borç ikrarını içeren belge niteliğinde bulunmadığından, “itirazın kaldırılması” talebine dayanak teşkil etmeyecekleri-
Konut finansman kredisi sözleşmesi, “tüketici kredisi” niteliğinde olduğundan, bu sözleşme hakkında, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un uygulanması gerekeceği; bunun sonucu olarak da, alacaklı bankanın asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça, kefilden borcun ifasını isteyemeyeceği, yasa’nın emredici olan bu hükmünün mahkemece doğrudan doğruya gözetilerek “itirazın kaldırılması talebinin reddine” karar verilmesi gerekeceği-
“Fatura”, “sevk irsaliyesi” ne dayalı olarak –bunlar; İİK’nun 68/I maddesinde yer alan ve borç ikrarını içeren bir belge niteliğinde olmadıklarından- “itirazın kesin olarak kaldırılması” isteminde bulunulamayacağı-