Davacı kiracı Kadıköy 17. Noterliği'nin 02/06/2010 tarih ve 8241 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kira sözleşmesinin ifasının imkansızlığı sebebiyle kira akdini feshettiğinden, bu durumda davacı kiracının, feshinin haklı olup önceki mahkeme kararının onanması gerekeceği-
''Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek veya mukaveleyi fesih yahut ondan rücu maksadiyle yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılması şarttır.'' şeklindeki dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 s.TTK. mad. 20/3 uyarınca, mahkemece, davalının, dava dilekçesine ekli protokoldeki altı aylık ihbar öneli içerisinde yazıldığı anlaşılan yazısının, TTK'nın 20. maddesi kapsamında geçerliliğinin ve davacıya tebliğ tarihinin araştırılarak, yazının geçerlilik şartını taşıdığının ve altı aylık ihbar önelinde davacıya ulaştığının tespiti halinde, sözleşmeye dayalı olarak ihbar öneli olarak belirlenen süreden sonraki yer tahsis bedelinden sorumlu olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine, aksi halde davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Ticari satımlarda ayıp ihbarının olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 s. TTK.’nun 25. maddesinde belirtilen süreler içinde (açık ayıplarda 2 gün, açıkça belli olmayan ayıplarda 8 gün içinde, gizli ayıplarda derhal) yapılması gerektiği- Ayıp ihbarının noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü mektupla yahut telgrafla yapıldığının kanıtlanması gerektiği (6762 s. TTK. mad. 20/3)-
Dava konusu taşınmazın tapu kaydında ipotek tesis edildiği tarihte "aile konutu şerhi" bulunmadığı görülmekteyse de, ipotek alacaklısı bankanın, konutun "aile konutu" olduğunu bilmesi karşısında, eşin açık rızasını geçerli bir şekilde alma yükümlülüğü altında olduğu- Tacir olan bankanın, basiretli davranarak (TTK m.18/2), Kanunun (TMK m.194) açık rıza alınmasını istediği bu konuda kendisine sunulan muvafakat belgesindeki imzanın rızası gereken eşe aidiyetini belirlemek ve sözleşmenin hakim tarafı olarak imzanın sıhhatini denetlemek zorunda olduğu-
Kesinleşen kısıtlama kararının davalı bankaya tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalı tarafça kısıtlının banka hesaplarında işlem yapmasına göz yumularak kısıtlının zarara uğratıldığını ileri sürerek açılan tazminat davasında, davalı bankanın, basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek özen borcu ihlal etmiş olması karşısında, borca aykırılık durumunda haksız fiildeki ispat yükü yer değiştirmekte, bankanın kusurunu ispat yükünün davacı tarafa değil, kendi kusursuzluğunu ispat yükünün davalı bankaya yüklenmesi gerektiği-
Davacının davalı bankaya ait bir ATM'den havale yaparken yanlışlıkla davalı kişiye ait olan hesaba havale yaptığı, davacı ile bu davalının arasında para göndermesini gerektirecek herhangi bir hukuki ilişkinin bulunmadığı, bu haliyle davalının sebepsiz zenginleşmiş olduğunu, bu paranın davacıya iadesi gerektiği, ancak bu işlemlerin yapılmasında davalı bankanın herhangi bir sorumluluğunun olmadığı ve davalı bankanın pasif husumetinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalı banka yönünden davanın pasif husumetinin yokluğu nedeniyle reddine, yanlışlıkla havale edilen miktarın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalıdan tahsili gerektiği-
Taşınmazın tapu kütüğünde aile konutu olduğuna dair "şerh" bulunmasa bile, taşınmazın "aile konutu" ve kendisiyle akdi ilişkiye giren şahsın evli olduğunu davalı şirket bilebilecek durumda olduğundan, bu özeni göstermemiş ise iyiniyet iddiasında bulunamayacağı-
Dava konusu kredi sözleşmesinin düzenlenmesi aşamasında bu sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imza atan kişilerin kimliklerini bilmek ve denetlemek sözleşmenin hakim tarafı olan davacı bankanın yükümlülüğünde olup, sözleşmede yer alan imzaların kime ait olduğunu bilebilecek durumda olduğundan, alacaklı bankanın sözkonusu genel kredi sözleşmesine dayanarak davalı aleyhinde icra takibine başlaması nedeniyle haksız olduğu kabul edilebilirse de, davalı borçlunun hakkında yapılan icra takibi sırasında açıkça imzaya itirazda bulunmayıp alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi raporunda davalı borçlunun ‘eli ürünü olup olmadığı’ yönünde bir tespite gidilemediği dikkate alındığından kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerektiği-
Ticari tellallık niteliğindeki sözleşme uyarınca danışmanlık ücreti ve danışmanlık ücretinin ödenmemesi halinde cezai şart ödenmesi kabul edilmiş olup, kararlaştırılan cezai şart, TBK. mad. 179/1'deki seçimlik cezai şart olduğundan ve bu tür cezai şartın kararlaştırılması halinde, taraflarca aksi öngörülmemişse, alacaklının, ya borcun ifasını ya da kararlaştırılan cezanın ödenmesini isteyebileceğinden, sözleşmede aksi kararlaştırılmadığından, davacı tarafça sözleşme bedeli yani ifa da istenmekle, artık TBK. mad. 179/1 uyarınca cezai şartın istenmesinin mümkün bulunmadığı- Davalı, Afganistan'da yaşanan güvenlik sorunları nedeniyle sözleşmeyi imzalamaya gelemeyeceklerini bildirmişse de; davalının tacir olması nedeniyle, basiretli davranma yükümlülüğü altında olduğu (TTK. mad. 18) ve davacı ile danışmanlık konusunda sözleşme tanzim edildiği tarihte de Afganistan'daki olaylar tüm kamuoyunca bilinebilir durumda olduğundan, davalı yönünden sonradan ortaya çıkmış veya öğrenilen bir durumun söz konusu olmadığı, yani davalının bu mazeretinin geçerli sayılmayacağı-
Taraflar arasında fuar katılımına ilişkin olarak imzalanan sözleşmede fuar katılım ücretinin tamamının fuarın açılışından önce ödeneceği, aksi takdirde davacı tarafından sözleşmenin feshedilebileceği hüküm altına alınmış olup, sözleşmede ücretin hangi tarihte kesin olarak ödeneceği belirtilmediğinden ve fuarın bir gün öncesinde dahi katılım ücretinin ödenebilmesi, sözleşme uyarınca mümkün olduğundan, davacının önceden elektronik posta mesajı ile davalıya fuar dışında kaldığını ihtar edip sözleşmeyi bu şekilde feshetmesi karşısında mahkemece sözleşmenin ilgili hükümleri değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği-