Bankanın davacının şahsi hesabından rızası olmaksızın işlem yapması doğru değil ise de borçlunun oğlu olan davacının eldeki davayı açmakla hakkını kullanırken iyiniyetinden bahsedilemeyeceği- Annesi ve davacının ortak hesapları varken haciz ihbarnamesinden sonra davalı Bankanın hatalı bildirimde bulunmasından yararlanmak suretiyle ortak hesaptaki tüm paranın davacının hesabına aktarılmasının iyiniyetli olmadığı- Haciz ihbarnamesi ile davadışı kişinin anılan hesaptaki para üzerinde tasarruf yetkisi ortadan kalktığından paranın davacının şahsi hesabına aktarılması anne ve oğlunun açık kötüniyetini göstereceği ve kötüniyetin korunamayacağı- Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, bankaların en ufak kusurlarından dahi sorumlu olmaları nedeniyle davalı bankanın hatalı işlemi neticesinde meydana gelen durum nedeniyle sorumluluğun kendisine ait olduğu ve üçüncü kişi konumunda bulunan davacının şahsi hesabından rızası dışında dava dışı annesinin icra dosyasına para gönderilmesinin hukuka aykırı olduğu, Bankaca yapılması gerekenin ancak sebepsiz zenginleşme davası açmak olduğu, İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu, onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacılar vekilinin dava dilekçesine ek olarak sunduğu ve davacılar ile davalı personeli ............... arasında geçtiği belirtilen Whatsapp mesajlaşmalarının içeriğinde, taraflar arasında resmi ilişki dışında, samimi ve özel bir ilişkinin olduğunun görüldüğü, bunun yanında bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere zararlandırıcı işlem olduğu iddia edilen bir kısım bankacılık işlemi dekontlarında davacıların imzasının olmadığı, bir kısmında sahte imza bulunduğu ve fakat bazı dekontlarda ise davacı .........'ın imzasının olduğunun tespit edildiği, bu durumda, davacı tarafından imzalanan dekontların kronolojik sırası da dikkate alınarak, usulsüz yapıldığı iddia edilen bankacılık işlemlerine davacı yanca muvafakat verildiği anlamı taşıyacağı da göz önünde bulundurulmak suretiyle davacılar bakımından da müterafik kusur tespiti ve değerlendirmesi yapılarak yeniden denetime elverişli rapor alınması gerekeceği-
Davacı banka tarafından taahhüdün gereği yerine getirilmesine rağmen davalı bankanın, havale edilen 190.000,00 TL'nin 130.000,00 TL'lik tutarının aynı gün müşteri tarafından hesaptan çekildiği, riskin devam ettiği gerekçesiyle ipoteği fek etmediği, ancak bir güven kuruluşu olan davalı banka taahhütleriyle bağlı olup davacının taahhüdün gereğini yerine getirdiği hususunda şüphe bulunmadığı, davacının taahhüt gereği havale ettiği paranın bir kısmının risklere mahsup edilmeksizin müşteri tarafından hesaptan çekilmesinin davalı banka ile müşterisi arasındaki ilişkiye ait bir husus olup davacıya karşı ileri sürülemeyeceği, bu itibarla, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince davacının, davalı bankaca verilen taahhüdün gereğini yerine getirdiği gözetilerek ipoteğin fekkine karar verilmesi gerekeceği-
Protokol gereği, sadece davalının bilebileceği bazı hususlarla hesaplanabilen kâr marjının nasıl hesaplandığına dair faturalarda da hiç bir veri bulunmadığı ve davacının bu bedeli kontrol etme imkanı bulunmadığından bu bedelin faturanın olağan içeriği hâline gelmeyeceği-  Protokole aykırı olarak faturalar düzenlendiği ileri sürülerek uğranılan zararın tahsili istenen davada, davalının tek taraflı olarak düzenlenen fatura bedellerini doğrudan davacının alacağından mahsup ettiği, kâr marjına ilişkin faturalandırma yapılırken protokole göre belirlenen hesaplamadaki kalemlerin ayrıca dercedilmediği ve kâr marjı tutarı hakkında açık net bir tespit olmadığı hususları gözetildiğinde, davacı tacir olsa da, bu faturalara itiraz imkanının bulunmadığı ve bunların soyut ticari defterlere kaydedilmiş olmasının sözleşmenin tadili ya da fatura içeriğinin benimsendiği anlamına gelmeyeceği- "Davacının tacir olduğu, basiretli davranması gerektiği, davacının davalıya gönderdiği ihtarnamede ve eldeki davada kâr marjı hesaplanmasının yanlış olduğunu ileri sürebildiğine göre protokolde belirtilen satış fiyatlarını ve dolayısıyla kâr marjına ilişkin hesaplamaları yaparak da faturaları kontrol edebileceği, davacının faturalara itiraz etmeyerek ticari defterlerine kaydettiği, kesin delil sayılan defter kayıtları karşısında taraflar arasında kâr marjına ilişkin anlaşmanın faturadaki fark ölçüsünde değiştirildiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Uyuşmazlık, davalı tarafından davacıya satılan malların ayıp olduğundan bahisle ödenen bedelin tahsili istemine ilişkindir...
Davalının yetki itirazının yerinde olmadığı, davacının muayene ve ihbar külfetini yerine getirdiği, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen şeklin geçerlilik şartı olmayıp ispat şartı olduğu, davalı tarafa ulaşmış ve üzerine işlem tesis edilmiş mail ile ayıp ihbarının ispatlandığı, davalının mailleri ile ayıbı da kabul ettiği, davacının birkaç haftalık süre içerisinde kurulmuş ve çalışır vaziyette bırakılan makinenin buhar sistemini değiştirdiği ve hatalı bakım uyguladığını ispata yarar dosyada delil bulunmadığı, mahkemece ayıp nedeniyle satış bedelinin iadesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı ancak birlikte ifa kuralı gereğince ürünün davalıya iadesine de karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki mülkiyetin tespiti, ipoteğin kaldırılması davasında, dava konusu taşınmaz gibi yüklenicilerin kat mülkiyetine geçmek üzere yaptıkları bu tür daireleri maket halinde bile satışa arz ettikleri inşaat şirketlerin bu çalışma tarzını benimsedikleri yaygın ve bilinen bir durum olup davalı bankanın inşaat şirketinin bu tarz satışları olabileceğini öngörüp araştırmasını buna göre yapması kendisinden beklenen özeni göstermesi gerekirken yüzeysel bir araştırma ile bu miktar bir kredi tesisinin iyi niyetli olduğunu ispata yeterli görülmediği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemleri-
Uyuşmazlık, tacir olan taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir...
Uyuşmazlık; davacının hesabındaki paranın kendi rızası ve talimatı dışında banka görevlilerince çekilip, dava dışı kişilere verildiğine ilişkin iddiasını ispatlayıp ispatlayamadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı bankanın davacı tarafça doğduğu iddia edilen zarardan dolayı sorumlu tutulup tutulamayacağı ve mahkemece asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır..