Davacının hiç haberi olmadan taşınmazının isim benzerliği nedeniyle başka bir kişinin borcu nedeniyle ihale ile satıldığını tahmini olarak, ihale tarihinden iki buçuk yıl sonra öğrendiği anlaşıldığına göre; davacının zararını karşılamak için icra takip hukuku anlamında başvurabileceği bir hukuki yol bulunmadığından ilgili icra memurlarının hem de tapu memurlarının olayda sorumlu olduğunu ileri sürerek tazminat davası açmada hukuka aykırılık bulunmadığı- İcra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği- Davanın hem icra memurlarının sorumluluğuna hem de tapu sicil memurlarının sorumluğuna dayandığı sabit olduğuna göre; husumetin genel bütçe içinde yer alan kamu tüzel kişilerini temsile yetkili olan Maliye Hazinesine yöneltilmesinde hukuka aykırılığın bulunmadığı- Adalet Bakanlığı ve Maliye Hazinesi'nin davacıya karşı (müteselsil tahsil istemi de bulunmadığından) müştereken olarak sorumlu olduğu-
Kıymet takdirinin borçluya tebliğ edilmesine rağmen itiraz olmadığı, yapılan ihale sonrası da borçlu vekilince ihalenin feshi davası açıldığı ancak feragat edilmesi sebebiyle davanın reddine karar verildiği, ayrı bir uzmanlık alanı olan change olayının makine mühendisi, galerici veya komisyoncu tarafından yapılacak kıymet takdiri sırasında tespitinin mümkün olmadığı, dava konusu dosyada Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünden alınan ekspertiz raporunda aracın change olduğunun belirtildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu change aracın icra müdürlüğünce kıymet takdiri yapılarak ihale yoluyla açık arttırmada davacıya satılmasında icra müdürünün herhangi bir kusurlu eyleminin bulunmadığı-
Yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, ipoteğin fekki; olmadığı takdirde tazminat istekleri- Davalının kredi alarak adına kayıtlı taşınmazlara ipotek koydurduğu, dava konusu taşınmazın ipotekli olarak önce doktor olduğu ve tanışıklığı olduğu belirtilen dava dışı bir kişiye, onun da kısa zaman sonra yine ipotekli olarak davalıya  ve sonra onun diğer diğer davalıya devrettiği, davalıların akraba olduğu ve diğer davalının da arkadaşı olduğu, davalıların edinimlerinde ayni hakkın yolsuz olarak tescil edilmiş olduğunu bilmesi gereken üçüncü kişi konumunda oldukları, bu nedenle TMK'nin 1023. maddesinde sözü edilen iyiniyet kuralından yararlanamayacakları- İcra görevlilerinin haksız eylemlerine dayanan tazminat istemlerinin adli yargıda görülmesi gerektiği-
Üçüncü kişi aleyhine istihkak davası açılması için 7 günlük sürenin, "asıl icra dairesi" yerine, yetkili olmayan "talimat icra dairesi" tarafından verilmesi hatalı olup davacı-alacaklının şikayeti sonucunda bu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, istihkak iddiası, huzurunda yapılan davacı-alacaklı da İİK. mad. 99. maddesi uyarınca istihkak davası açma imkanına sahip olduğu halde, bu yola başvurmadığından, "haczedilen hayvanların bulunamaması nedeniyle yeniden haciz uygulanamadığını" belirterek icra memurunun kusurlu eylemi nedeniyle uğradığı zararın giderilmesi istemine ilişkin davada, davacı-alacaklının da kusurlu davrandığı, hüküm altına alınan miktar üzerinden davacının kusuru oranında indirim yapılması gerektiği-
Takibe konu senet kambiyo senedi vasfını taşımadığından takibin iptaline karar verilmişse de, kıymet takdir raporunun ve satış ilanının tebliğine ilişkin yurtdışı tebligatı usulüne uygun yapılan davacı takip borçlusunun, satış tarihinden önce icra dosyası ile satıştan haberdar olmasına karşın ihalenin feshi davası açmaması nedeniyle satışın kesinleşmesine neden olduğundan, zararın doğmasında ağır kusurunun bulunduğu ve bu durumda, artık icra memurunun hatalı eylemi ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı kurulamayacağı ve maddi tazminata hükmedilemeyeceği- Usulsüz tebligat üzerine kesinleştirilen icra takibi sonucunda dava konusu taşınmazının icra yoluyla satışına neden olunması nedeniyle icra memurlarının kötüniyetli olduğu hususu ispat edilmediğinden manevi tazminata hükmedilemeyeceği- 
İcra memurunun; takip dosyasında borçlunun, taşınmazının bulunduğu arsa üzerinde hissesi oranında malik olmasına rağmen taşınmazın tamamı borçluya aitmiş gibi gerçekleştirdiği satış işlemleri nedeniyle kusurlu olduğu-
İcra memurunun sorumluluğundan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin davada, kaldırılmaması gereken hacizler için de müzekkere yazıldığı ve hacizlerin kaldırılmasını müteakip dava dışı borçlunun bir kısım taşınmazlarının satıldığı, diğer taşınmazlar üzerindeki hacizlerin ise ikinci sıraya düştüğü ve bu taşınmazların satışının talep edildiği anlaşılmakla, mahkemece tüm takip aşamaları, davacıya ait bir kısım taşınmazın cebri icra yoluyla satılarak satış bedelinin icra dosyasına yatırıldığı da gözetilerek davaya konu edilen gerçek zararın bilirkişi heyeti marifetiyle tespiti gerektiği-
Gerçek olmayan hayali bir adrese yapılan sahte tebligatla borçlandırılan ve haberi olmaksızın bankadaki parası haczedilen kişinin zararının oluşmasında kimin kusurlu olduğunun, uzman kişilerden oluşan bilirkişi kurulundan alınacak olan raporla tespit edilmesi gerektiği-
(Zeminde mevcut) olmayan taşınmazın ihale edilmesi halinde, satışı yapan icra dairesi görevlisinin kusuru ve sorumluluğu bulunmaktaysa da, ihaleyi alıcısının da ihaleye girmeden önce aldığı yeri mahallinde görüp kontrol etmesi ve buna göre ihaleye girmesi gerekirken bu özenli davranışa riayet etmediği anlaşıldığından, müterafik (bölüşük) kusurunun olduğu-
Davacı şirket tarafından, muaf olunmasına rağmen ihale bedeli üzerinden tahakkuk ettirilen KDV bedeli müzayaka altında ödenmiş ve davacı şirket, bedelin iade alındığı 55 gün için, yatırdığı bedelin faiz getirisinden mahrum kalmış olduğu- Davacı, KDV olarak ödenmiş bedel nedeniyle faiz getirisinden mahrum kaldığından, ödenmek zorunda kalınan bedelin nereden ve nasıl temin edildiğinin önemli olmadığı- Davacının zararının, mahrum kalınan sürede yoksun kalınan yasal faiz getirisi kadar olduğu, davacı şirketin dava dışı banka ile imzalamış olduğu kredi sözleşmesinde belirlenen faiz oranları esas alınarak mahrum kalınan faiz geliri hesabının yapılmasının hatalı olduğu-