Taraflar arasında yapılan müşteri temsilciliği sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı hükmünün ihlal edildiği iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkin davada; imzalanan sözleşmede, sözleşmenin geçerli olduğu süre ile, sözleşmenin sona erdirilmesinden itibaren iki yıl içerisinde, sözleşme çerçevesinde yürütülen işe benzer ya da rekabet halinde, ilgili franchise alanının işi ile bir başka şekilde bağlı işi, sözleşmenin geçerli olduğu ilçe sınırları dahilinde yapmayacağını taahhüt ettiğinin düzenlendiği; taraflar arasındaki sözleşmede rekabet yasağının geçerli olacağı ilçe sınırlarının belirtilmediği gibi, maddede belirlenen iki yılın da Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırılık teşkil ettiği; tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek herhangi bir düzenleme yapmalarının mümkün olmadığı, buna göre cezai şart talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, "davanın kısmen kabulüne" ilişkin verilen direnme kararı, HGK'nin esas ve karar numarası verilen kararı ile bozulmuş; mahkemece bozma ilamına uyularak yeni bir karar verildiği; bu durumda dosya üzerinde HGK tarafından yapılacak bir işlem bulunmadığı- Mahkemece verilen yeni hükme yönelik temyiz istemlerinin Özel Dairesince incelenmesi gerektiği-
Aleyhine kanun yoluna gidilen karar, yerel Asliye Hukuk Mahkemesinin Aile Mahkemesi sıfatıyla verdiği karar olup, bu karar ile ilgili olarak Yargıtay’ın bir denetiminin söz konusu olmadığı-
İcra mahkemesince görülen davada verilen hüküm üzerine taraflarca istinaf yoluna başvurulduğu, istinaf başvurularının da esastan reddedilmesinden davacı tarafın temyiz yoluna başvurusundan sonra, davadan feragat etmiş olduğundan, davacının davadan feragati hakkında ilk derece mahkemesince karar verilmesi gerektiği-
Türk Ticaret Kanunu'nun deniz alacağı hükümleri uyarınca; gemi üzerine ihtiyati tedbir değil, ihtiyati haciz konabileceği; ihtiyati haczin bir sonucu olarak, icra müdürlüğünce geminin seferden men edilebileceği ancak takip kesinleşmeden ihtiyati haczin infazının ve geminin seferden meninin mümkün olamayacağı-
Katkı payı alacağının değer tespiti ve hesaplamaları için konusunda uzman bilirkişi ve bilirkişilerden yardım alınması gerektiği- Katkı payı oranları ve alacak miktarının hesaplanması bilirkişi raporları da alınarak tüm deliller değerlendirilerek bölge adliye mahkemesinin karar vermesi gerektiği-
Davaya konu çeke ilişkin alınan her iki raporda da imzanın davalıya ait olup olmadığının tespit edilemediği belirtilirken, senede ilişkin olarak ise raporlar arasında çelişki bulunduğu- Alınan raporlar hüküm kurmaya elverişli olmadığı açık olup bölge adliye mahkemesince de bu hususta bir inceleme yapılmamasının hatalı olduğu- Bölge Adliye Mahkemesince kriminal inceleme yapan bir kuruluştan ya da üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültesinden oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi kurulundan yeniden rapor alınarak çekteki ve senetteki imzaların davalıya ait olup olmadığı hususu duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- İlk derece mahkemesinin sadece bir ödeme dikkate almaması nedeniyle kararı bozmasının hatalı olduğu-
Davadan ve temyiz isteminden feragat edilen durumlarda öncelikle davadan feragat hakkında ilk derece mahkemesince bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
Şirket hisse devirleri dava tarihinden önce yapılmış olsa da, mahkemenin tecavüz tarihi itibariyle değerlendirme yapılması ve tecavüzün gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda tecavüz tarihinin esas alınması gerektiği- Bölge Adliye Mahkemesinin davalının oteli devretmesi ve bu nedenle husumet yokluğundan red ettiği ilk derece mahkemesinin kararını haksız olduğu-
Asliye hukuk mahkemesince verilen görevsizlik kararı üzerine aile mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi halinde, davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-