TTK 732. maddesine göre; açılan davada, sebepsiz zenginleşmediğini ispat külfeti davalıda olup; davalının, davacının aleyhine sebepsiz zenginleşmediğini ispat etmesi gerektiği- Davalının çek bedelini ödediğine ilişkin ibraz ettiği dekontlara göre ödemelerin, lehtar dahi olmayan dava dışı bir şirkete ve davacı bankanın çekleri ciro ile devraldığı tarihten sonra yapıldığından, davalı tarafça sunulan dekontlarda, ödemelerin dava konusu çeklere ilişkin olarak yapıldığına dair hiçbir açıklama da bulunmadığı için davacı banka ve tüm aşamalarda bu çekler nedeniyle davalının kendisine borçlu olduğunu iddia etmiş olduğundan, davacı bankanın bu ödemeleri kabul ettiğinin veyahut karşı çıkmadığının kabul edilemeyeceği-
Davalının ortak ve müdürü olduğu şirketlerde görev yaparken şirket ortaklarından izin almaksızın, aynı faaliyet konularında kurulan şirketlere ortak ve müdür olması 6762 s. eTTK'nın 547. maddesine aykırı ise de, tarafların birlikte ortak oldukları şirketlerin faaliyet dönemlerinde gerçekte önemli bir miktarda kâr elde edememesi, yapılan ticari faaliyet kârlarının önceki yıllar zararını karşılamaktan uzak olması, şirketin önceki yıllar zararlarının karşılanması için şirket makine ve demirbaşlarının satılmasının gerekmesi, bu nedenle şirketin 2006 yılından itibaren gayri faal duruma gelmesi, davalının kurmuş olduğu ve müdürlük görevini yaptığı şirketlerin diğer şirketlerle aynı müşterilere satış yapmaması, bu nedenle haksız rekabet oluşturacak eylemlerin bulunmaması, davalının eylemleri nedeniyle davacının ortak olduğu şirketin zarara uğradığının ispatlanamaması karşısında, davacı ortağın açtığı dolaylı zarar iddiasına dayalı tazminat davasının reddi gerektiği-
HMK’nin 373/1-4.maddeleri uyarınca Dairemizin bozma ilamı üzerine dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi ve İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama neticesinde bir karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince dosyanın esasa kaydedilmesi ve yazılı şekilde esas hakkında karar verilmesi doğru olmadığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerektiği-
Kamulaştırmasız el atmadan kaynaklı tazminata ilişkin ilamlı icra takibinde, ilamın kesinleşmeden takibe konulduğu ve henüz kesinleşmiş bir karar olmadığı anlaşılmış olmakla; 7176 sayılı Kanunun 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 14. maddesi gereğince; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanılarak başlatılan icra takiplerinin kesinleşmiş mahkeme kararı, icra dosyasına ibraz edilinceye kadar durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
Taraflarca evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak karşılıklı açılan boşanma davasında, yapılan kusur belirlemesine göre; mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen daha az kusurlu taraf yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilebileceği- Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 373/3 ve 4'e uygun şekilde duruşma açılarak bozmaya uyulduğu halde, davacı yararına, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücreti takdir edilmemesinin usule ve kanuna aykırı olduğu-
Alacaklı tarafından başlatılan kamulaştırmasız el atmadan kaynaklı tazminata ilişkin ilamlı icra takibinde; takip dayanağı ilamın kesinleşmeden takibe konulduğu anlaşıldığından, 7176 sayılı Kanun’un 21. maddesi gereğince; anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanılarak başlatılan icra takiplerinin, kesinleşmiş mahkeme kararı icra dosyasına ibraz edilinceye kadar durdurulmasına karar verilmesi gerekeceğinden mahkemece, kesinleşmiş mahkeme kararı ibraz edilinceye kadar durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte, adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığı için taraf ehliyetinin de olamayacağı sebebiyle takibin iptali talebi değerlendirilirken; borçlunun, borca ve imzaya da itiraz ettiği gözetilmeksizin eksik incelemeyle hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu-
İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibinin iptali istemiyle icra mahkemesince görülen davada, gerekçeli karar içeriğinin dava konusuyla çelişkili olduğu, infazda tereddüde sebep olacak şekilde gerekçelendirme yapıldığı esasen gerekçenin kamu düzeniyle ilgili olup, gözetilmesi kanun ve hakime yükletilmiş bir ödev olduğundan çelişki ve tereddüt oluşturmayacak şekilde karar verilmesi gerektiği-
Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı hakkında göreve ilişkin bozma kararı verildikten ve görevsizlik kararı kesinleştikten sonra, görevli Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından esasa ilişkin yargılama yapılıp karar verildiğinden, aleyhine kanun yoluna gidilen karar, Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı olup, bu karar ile ilgili olarak Yargıtay’ın bir denetiminin söz konusu olmadığı-
Medeni Usul Hukukunda olduğu gibi; İcra İflas Kanunu ve Harçlar Kanunu'nda da bahsedildiği üzere, harç ve giderler sonuçta haksız çıkan tarafa yükletilmekle beraber Harçlar Kanunu gereği icra dairesince alacağın ödenmesi sırasında yatırılan paradan tahsil edilebilirse de bunun, harç sorumlusunun borçlu olduğunu değiştirmeyeceği; tahsil harcı alacaklıdan tahsil edildikten sonra, kesilen harç miktarı kadar alacaklının takibe devam hakkının olduğu ve borçlunun borcunun, yatırılan paradan kesilerek ödenen tahsil harcı kadar daha devam edeceği-