Devredilen işletmede haciz yapılabilmesinin, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlı olduğu- Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği- İİK'nin 44. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin, işletmenin devrini sakatlamayacağı, anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı bulunduğu (İİK. mad. 337/a)- Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yolun, muvazaanın iddia ve ispat edilmesi olduğu- Mahkemece, üçüncü kişi şirketin ve borçlu şirketin tutması zorunlu ticari defterleri ile fatura ödemelerini gösterir banka kayıtlarının getirtilerek mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılmak sureti ile üçüncü kişinin dayandığı faturaların ticari defterlere işlenip işlenmediği, fatura bedellerinin ödenmesine ilişkin ticari defterlerde kayıt bulunup bulunmadığı, bu defterlerin usulüne uygun tutulup tutulmadığı, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı hususlarının banka kayıtları da dikkate alınarak açıklığa kavuşturulması, bundan sonra dosya içerisinde mevcut diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
BK18 uyarınca davalı borçlu aleyhine başlatılan muvazaalı icra takibinde davalı borçlunun maaşına uygulanan haczini iptali istemine ilişkin davada, davacının amacının alacağın tahsilini sağlamak olduğu- "Davaının dayanağı icra dosyasının tahsil ve tasfiye edildiği, davanın konusuz kaldığı" beyan edildiğinden, ilgili icra dosyasının aslının getirtilerek bu konuda alacaklı ve borçlunun da beyanı alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı kurum tarafından borçlu hakkında 6183 Sayılı Yasa uyarınca yapılan takip nedeni ile her iki dosyaya konu taşınmazlar ile bir kısım başka taşınmazların borçlu tarafından ahara temlikine yönelik tasarrufun iptali davasında ihtiyati haciz konuldu ise de bilahare yargılama devam ederken her iki taşınmaz üzerindeki ihtiyati hacizlerin kaldırıldığı, ihtiyati hacizlerin şu ya da bu nedenle kaldırılmış olmakla artık taşınmazlar üzerinde davacı yanın hukuken geçerli bir haczi kalmadığı, sıra cetvelinde davacı alacağına pay ayrılmamasında yasaya aykırılık bulunmadığı-
Somut olayda, davacı vekili, dava dilekçesinde açıkça İcra İflas Kanununun .. ve devamı maddelerine dayanmış olmakla, davacı vekilinin talebi doğrultusunda bir araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın TMK ... maddesine göre mirasın reddinin iptali davası olarak nitelendirilerek karar verilmesinin doğru olmadığı-
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın; borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Bu tür davaların, elinde geçici (İİK. 105) veya kat'i (İİK.143) aciz belgesi bulunan alacaklılar tarafından açılabileceği- Bu hususun davanın görülebilme koşulu olmakla birlikte davacı tarafından aciz belgesinin davanın sonuna kadar hatta kanun yolu aşamasında dahi sunulabileceği-
Mahkemece konusunda uzman bilirkişiden, davalı borçlunun takibe esas borcun doğumunun hangi tarihte olduğu, ödeme emrine esas alınan borcun ilk hangi dönemden kaynaklandığının tespiti yapıldıktan sonra, tasarruf tarihleri itibari ile doğmuş vergi borcununda tespiti yapılarak, tasarrufun borcun doğumundan sonra olduğu ve diğer 6183 s. Yasa'nın 24 ve devamı maddelerine ilişkin iptali koşullarının varlığının tespiti halinde tasarruf tarihi itibari ile doğmuş olan vergi aslı ve ferileri üzerinden iptal kararı verilmesi gerektiği-
Borcun doğumu faktöring sözleşmesine dayanmakta olduğundan, borcun doğum tarihinin, faktöring sözleşmesinin imzalandığı tarih olduğu göz önünde bulundurularak, borcun tasarruftan önce doğduğu- Borçlu adına kayıtlı taşınmazlar üzerine davacı tarafından konulmuş hacizler olduğu ve kıymetlerinin davacı alacaklının alacağını karşılamaya yeter miktarda olup olmadığının net olarak açıklığa kavuşturulmadığı görüldüğünden, mahkemece, sözü edilen taşınmazlarla ilgili kıymet takdirleri yaptırılarak alacaklının alacağına yeter derecede olup olmadığının belirlenmesi gerektiği-
Haciz tarihinde dava konusu gayrimenkulün tapu resmi senedine göre davalı borçluya değil, diğer davalıya ait olduğu anlaşıldığından; mahkemece haciz tarihinde adreste borçlunun ikamet edip etmediğine dair resmi kayıtların dosya içerisine alınarak araştırılması gerektiği,bu nedenle haciz tutanağının geçici aciz vesikası olarak kabul edilerek işin esasına girilemeyeceği-
Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu takdirde aciz hali gerçekleşmiş sayılacağı- Somut olayda, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine aynı gün üç icra takibi başlatılmış, ödeme emirleri üç icra takip dosyasında da aynı gün borçluya tebliğ edildiği; bir takip dosyasında borçlu adresine haciz için gidildiğinde; Borçlunun hazır olduğu ve alınan beyanında borçtan bilgisi olduğunu ancak şu an ödeme gücünün olmadığını kabul etmiş ve evde haczi kabil eşyaya rastlanılmadığı belirtildiği; diğer icra dosyalarında borçlunun adresine hacze gidilmemişse de; davacı alacaklı tarafından aynı gün başlatılan takip dosyasında gidilen hacizde evde haczi kabil mal bulunamadığı ve borçlunun beyanına göre de ödeme gücü olmadığı anlaşıldığından davalı borçlunun diğer icra dosyaları yönünden de aciz halinin gerçekleştiği kabul edilerek davanın bu icra dosyaları yönünden de kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davacı alacaklının da aralarında bulunduğu kişiler hakkında "senet yağması", "örgüt kurmak" suçlarından dava açıldığı ve mahkumiyet kararı verildiği ve bu miktar borcu verebilecek maddi gücü olmadığını, borçlu ile üçüncü kişi arasında dava konusu taşınmazla ilgili anlaşmazlık olduğu haklarında şikayet dilekçeleri verildiği anlaşılmakla, tasarrufun iptali davasının alacağın gerçek olmadığı dolayısı ile ön koşul yokluğundan reddine karar verilerek davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-