Senette gösterilen vade tarihinin borcun doğum tarihi olarak kabul edilemeyeceği- Uygulamada alacak-borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığı sıklıkla görüldüğünden, davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bonoların veya çeklerin keşide tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilerek, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerektiği-
Aciz belgesinin tasarrufun iptali davasının açılmasından önce alınmasının zorunlu olmadığı- Borçlunun haciz sırasında hazır olmaması nedeniyle belgenin yetersizliği ya da geçersizliği olgusu ayrıca ilgilisince icra hâkimliği önünde itiraz ve şikâyete konu edilmemişken; tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece konunun resen ele alınıp tartışılmasının bu aşamada olanaklı olmadığı- Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyor, tebligatlar da ilanen yapılıp, hakkında birçok takip bulunuyorsa, aciz hâli gerçekleşmiş sayılacağı- Davalı borçlu adına tapu sicil müdürlüğü, bankalara ve üçüncü kişilere yazılan haciz yazılarından borçlunun malı olmadığı, adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan araç üzerinde de davacı haczinden önce banka rehni ve başka hacizlerin de bulunduğu, borçlunun ticaret sicil adresinde yapılan haciz tutanağından da borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının belirlendiği anlaşıldığından, bu haciz tutanağının İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, ve tasarrufun iptali dava şartı gerçekleşmiş olduğu- Mahkemece “davacıya verilen mehile rağmen kesin aciz belgesinin sunulmadığı ve icra dosyasında verilen karar tensip tutanağına göre de sunulamayacağının anlaşıldığı” gerekçesiyle "dava şartı" yokluğundan davanın usulden reddine dair verilmesinin hatalı olduğu-
TBK. mad. 19 uyarınca muvazaalı işemin iptaline ilişkin açılan davada, davacının açtığı katkı payı alacağı davasının kesinleşen sonucunun beklenmesi gerektiği- TBK mad. 19 uyarınca açılan davanın kabulü halinde İİK mad. 283 hükmü kıyasen uygulanarak tapunun iptali ve tesciline gerek olmadan davacıya alacak ve ferileri ile sınırlı olarak satış isteme yetkisi verilmesi gerektiği-
İİK. 277 vd. göre açılan davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekeceği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
Mirasçılar arasında paylı mülkiyet hükümlerinin geçerli olduğu- Ehliyetsizlik iddiasıyla üçüncü kişiler aleyhinde açılan tapu iptali ve tescil davalarında, terekeyi tüm mirasçıların temsil ettiği bu nedenle tüm mirasçıların bir arada hareket ederek davayı birlikte açmaları gerektiği veya mirasçılardan birisinin terekeye iade niteliğinde dava açması halinde tüm mirasçıların davada muvafakatlarının sağlanması gerektiği, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edileceği ve yürütüleceği- Bu kuralın bir mirasçının diğer bir mirasçı aleyhine açtığı davalarda uygulanmayacağı-
İcra dosyasının tarafı olmayan üçüncü kişiye ait "kişisel veri" niteliğinde bulunan taşınmaz devir bilgilerinin icra müdürlüğünce istenmesinin mümkün olmadığı- Alacaklının hukuki yararının, üçüncü kişilerin Anayasa ile korunan özel hayatın gizliliğine ilişkin temel hakkından daha üstün tutulmasına olanak bulunmadığı-
BK18 uyarınca davalı borçlu aleyhine başlatılan muvazaalı icra takibinde davalı borçlunun maaşına uygulanan haczini iptali istemine ilişkin davada, davacının amacının alacağın tahsilini sağlamak olduğu- "Davaının dayanağı icra dosyasının tahsil ve tasfiye edildiği, davanın konusuz kaldığı" beyan edildiğinden, ilgili icra dosyasının aslının getirtilerek bu konuda alacaklı ve borçlunun da beyanı alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesinin, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlı olduğu- Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği- İİK'nin 44. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin, işletmenin devrini sakatlamayacağı, anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı bulunduğu (İİK. mad. 337/a)- Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yolun, muvazaanın iddia ve ispat edilmesi olduğu- Mahkemece, üçüncü kişi şirketin ve borçlu şirketin tutması zorunlu ticari defterleri ile fatura ödemelerini gösterir banka kayıtlarının getirtilerek mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılmak sureti ile üçüncü kişinin dayandığı faturaların ticari defterlere işlenip işlenmediği, fatura bedellerinin ödenmesine ilişkin ticari defterlerde kayıt bulunup bulunmadığı, bu defterlerin usulüne uygun tutulup tutulmadığı, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı hususlarının banka kayıtları da dikkate alınarak açıklığa kavuşturulması, bundan sonra dosya içerisinde mevcut diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı kurum tarafından borçlu hakkında 6183 Sayılı Yasa uyarınca yapılan takip nedeni ile her iki dosyaya konu taşınmazlar ile bir kısım başka taşınmazların borçlu tarafından ahara temlikine yönelik tasarrufun iptali davasında ihtiyati haciz konuldu ise de bilahare yargılama devam ederken her iki taşınmaz üzerindeki ihtiyati hacizlerin kaldırıldığı, ihtiyati hacizlerin şu ya da bu nedenle kaldırılmış olmakla artık taşınmazlar üzerinde davacı yanın hukuken geçerli bir haczi kalmadığı, sıra cetvelinde davacı alacağına pay ayrılmamasında yasaya aykırılık bulunmadığı-
Somut olayda, davacı vekili, dava dilekçesinde açıkça İcra İflas Kanununun .. ve devamı maddelerine dayanmış olmakla, davacı vekilinin talebi doğrultusunda bir araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın TMK ... maddesine göre mirasın reddinin iptali davası olarak nitelendirilerek karar verilmesinin doğru olmadığı-