İcra dosyası kapsamından davalı borçlu şirket adına kayıtlı araç ve taşınmaz malların olduğu, bunların üzerinde bir çok haciz ve ipotek olduğu görüldüğünden, mahkemece borçlu adına kayıtlı tüm araç ve taşınmaz mallarını üzerindeki haciz, ipotek ve diğer sınırlamaları gösterir şekilde celp edilerek, gerekirse değerleri konusunda kıymet takdiri yapılarak, araç ve taşınmazın değerlerine göre üzerlerindeki haciz ve ipotekleri karşılamaya giderek davacının alacaklarını karşılamaya elverişli olup olmadığı tespit edilerek borçlunun aciz halinin belirlenmesi gerektiği-
TBK 19'a dayalı iptal davasında taraflar tacir olsa da genel mahkemelerin görevli olduğu-
Tasarrufun iptali davasında borçlunun aciz halinin olması gerektiği- Bozmadan sonra davacı alacaklı tarafından borçlu adresinde yapılmış ve İİK. mad. 105 niteliğinde olan bir haciz tutanağı sunulduğundan, ön koşul eksikliğinin giderildiğinin kabulü ile davanın esasına girilmesi gerektiği-
Dava konusu gayrimenkulün boşanma davası sonucunda verilen tazminatlardan sonra davalı üçüncü kişiye borcun çok üzerinde değeri bulunan dava konusu gayrimenkulün devredilmiş olması ve davalılar arasında akrabalık ilişkisi bulunduğunun ve davalı tanık beyanlarına göre "davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bildiği" yönündeki beyanlarını değerlendirilmeksizin eksik incelemeye dayalı davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İcra dosyası kapsamından davalı borçlu şirket adına kayıtlı araç ve taşınmaz malların olduğu anlaşılıyor ise de gelen bir kısım kayıtlardan taşınır ve taşınmaz üzerinde bir çok haciz ve ipotek olduğu görüldüğünden mahkemece, borçlu adına kayıtlı tüm araç ve taşınmaz malların üzerindeki haciz, ipotek ve diğer sınırlamaları gösterir şekilde celp edilerek, gerekirse değerleri konusunda kıymet takdiri yapılarak, araç ve taşınmazın değerlerine göre üzerlerindeki haciz ve ipotekleri karşılamaya giderek davacının alacaklarını karşılamaya elverişli olup olmadığı tespit edilerek borçlunun aciz halinin belirlenmesi gerektiği-
Borçlu A.Ş'in kurucu ortaklarından biri olan davalı limited şirketinin dava konusu parseli aynı şirketten satın alırken İİK. mad. 280 uyarınca borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilmemesinin mümkün olmadığı- Takibe konu ilamda alacağın dayanağı eser sözleşmesi olup borcun doğum tarihi kesinleşen ilam ile bu eser sözleşmesinin tarihi olduğu ve aksinin tanık beyanları ile ispatının mümkün olmadığı- Satışı borcun doğumundan önce olan taşınmazlar ile ilgili tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı, davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK mad. 283/1,2 maddesinin kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebileceği-
Davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça (TBK. mad 19 gereğince) "muvazaa" hukuksal nedenine dayanması durumunda, mahkemenin hukuki tavsif yapamayacağı ve bu durumda mahkemece davanın (İİK. 277 vd.) tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilemeyeceği-
Resmi taksim sözleşmesi gereğince davalılar arasında devredilen ve taksim edilen taşınmazlar arasında çok önemli bir oransızlık bulunmadığı anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının bu taşınmazlar yönünden reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK mad. 277 vd gereğince açılan tasarrufun iptali davalarında, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılması gerektiği- Mahkemece, davalı borçlu ve davacı alacaklı arasındaki borç ilişkisinin gerçek bir borç olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-