Davacı tarafından dava konusu edilen taşınmaz dava tarihinden önce, davalı olarak gösterilen tarafından dava dışı kişiye devredilmiş, davacı vekili söz konusu tasarrufun iptali ile cebri icra yetkisi talep ettiğine göre dava dışı kişiyi davaya dahil edilip edilmemesi konusunda davacı vekiline İ.İ.K 283 maddesi gereğince seçimlik hakkı sorulmalı, taşınmazın dava tarihinden önce devredilmiş olması nedeni ile davalıyönü nden bedele dönüştürülmesini talep edip etmediği ya da davanın kayıt maliki olan dava dışı kişiye yöneltilmesini talep edip etmediği yönünde beyanı alınmalı, davanın dava dışı kişiye yöneltilmesi durumunda dava dilekçesinin bu kişiye tebliği ile davaya ilişkin savunmaları alındıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği halde taraf teşkili tam olarak sağlanmaksızın işin esasına girilerek karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
HMK'nun 341. maddesinin 1. fıkrasına göre, İlk Derece Mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği; bu maddeden de anlaşıldığı gibi, tedbir / hacizle ilgili istinaf edilebilecek kararların, bu taleplerin reddine ilişkin kararlar ile kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlar olduğu- Davalı vekili tarafından mahkemesince verilen ihtiyati haciz talebinin kabulüne ilişkin ara karara yönelik süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunulmadığı, mahkemesince verilen 03/06/2020 ve 08/06/2020 günlü ara kararlarının ise HMK 341. maddesi gereğince istinafa tabi bir karar olmadığından davalı vekili tarafından mahkemenin 03/06/2020 ve 08/06/2020 günlü ara kararlarına yönelik olarak öncelikle mahkemesinde itiraz yoluna gitmesi gerektiği ve mahkemesince duruşmalı olarak bu itirazın incelenmesi ve 'itirazın reddine' karar verilmesi halinde, bu karara karşı 'istinaf başvurusu' yapma imkanı olduğu halde, ihityati haciz kabul kararına karşı doğrudan yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 341/1. ve 352/1. maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Öncelikle, davacı vekiline davanın aydınlatılması kapsamında tasarrufun iptali taleplerinin hangi nedene dayalı olduğunun açıklattırılması; yani, İİK'nın 277.vd maddelerine mi dayalı yoksa TBK 19.maddesine mi dayalı ve yahut da terditli biçimde mi tasarrufun iptali istemleri olduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekeceği-
Davanın, BK'nun 19. maddesi ve İİK 277. ve devamı maddelerine dayalı olarak davalılar arasında yapılan muvazaalı taşınmaz satış işlemine yönelik tescil isteminden ibaret olduğu- Bilindiği gibi; 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı İBK'da da belirlendiği gibi, HMK'nın 24/1, 25, 26, 30 ve 33. (HUMK'nın 74, 75 ve 76.) maddeleri gereğince hakimin, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar, bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlı ve fakat hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulamakla ve neticeye vardırmakla yükümlü olduğu- Bu nedenle davanın dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 19. maddesinde düzenlenmiş 'muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine' ilişkin olduğu kabul edilerek inceleme ve değerlendirmelerin bu çerçevede yapıldığı- BK'nun 19. maddesine göre dava açılabilmesi için davacının İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından farklı olarak davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığının ön koşul olmadığı; ancak davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması veya yasadan doğan (miras payı gibi) bir talep hakkının olması gerektiği-
Aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulma olanağı bulunduğu- Mahkemece, öncelikle davacı tarafa aciz belgesi sunması konusunda süre verilmesi, sunulmadığı takdirde, adı geçen borçlunun belirtilen taşınmazları ve malvarlığı üzerinde gerektiğinde keşifte yapılarak yapılacak kıymet takdirlerine göre taşınmazların değerleri belirlenerek borçlunun aciz halinin var olup olmadığı net olarak ortaya konulduktan sonra, varlığı halinde dava şartının gerçekleştiği düşünülerek işin esasına girilmek suretiyle tarafların delillerinin toplanması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi, aksi durumda ön koşul yokluğu değerlendirilerek karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlu tarafından, davacı aleyhine, 'bononun bedel kısmında tahrifat olduğu' iddiasıyla açılan menfi tespit davası, alacağın gerçek olup olmadığını belirleyeceğinden, bu davanın sonucunun beklenerek daha sonra eldeki tasarrufun iptali davasının görülmesi gerekeceği-
Dava, davacının alacağına kavuşmasının önlenmesi için yapıldığı iddia olunan tasarrufların muvazaa nedeniyle İİK'nun 277 vd maddeleri uyarınca, olmadığı taktirde TBK 19.maddesi uyarınca iptali isteğine ilişkin olduğu; bu davalar tasarruf konusu taşınmazların aynına yönelik olmayıp, alacaktan kaynaklı şahsi hakka ilişkin olduğu-6098 sayılı TBK 19. maddesinde düzenlenen ve üçüncü kişi tarafından açılan muvazaa sebebine dayalı davaların yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca her zaman ikame edilebileceği, davanın görülebilirlik şartlarının, tasarrufun borçtan sonra yapılmış olması ve geçerli bir alacağın bulunması olduğu, bunlardan başka mevcut bir icra takibi ve aciz vesikasının aranmayacağı, bu şekilde dava kabul edildiği takdirde 2004 sayılı İİK 283. maddesinin kıyasen uygulanarak alacaklı davacı üçüncü kişiye kayıt tashihine mahal olmaksızın tasarrufa konu mal varlığı üzerinde alacakla sınırlı olmak üzere icra yetkisi tanınmasına, emval elden çıkarılmış ise nakden tazmine karar verilebileceği-
Aciz vesikası yerine geçen haciz tutanağının icra takibinin diğer borçlusu hakkında düzenlenmesi, yani davalı borçlu hakkında düzenlenmemiş olması halinde, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi ve maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında davalılar, yargılamanın başından itibaren borçlunun aciz halinde olmadığını ve borcu ödeyebilir mal varlığının bulunduğunu iddia etmişlerse ve icra dosyası içerisinde borçlu adına kayıtlı 4 adet taşınmaz bulunduğu görülüyorsa mahkemece, borçlu adına kayıtlı taşınmazların takyidatları ile beraber tapu kayıtlarının ve kıymet takdiri yapılmış ise bu raporların getirtilerek borçlunun aciz halinin var olup olmadığı araştırılarak tarafların haklılık durumları da göz önüne alınmak sureti ile değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
İcra mahkemesinin nihai kararları tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz edilebilir ise de “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılması gerektiği- İcranın geri bırakılması kararına karşı alacaklının 7 gün içinde genel mahkemelerde dava açıp açmamış olması halinde, "alacağın zamanaşımına uğradığı" hususunun kesin hüküm teşkil edeceği ve icranın geri bırakılması kararının, takibin iptaline ilişkin sonuçları doğuracağı ve icra dosyasındaki mevcut hacizlerin kalkacağı, alacaklı tarafından açılmış böyle bir dava varsa sonucunun istihkak davasında "bekletici mesele" yapılacağı ve dava sonuna kadar icra takibinin duracağı, davanın kazanılması halinde duran icra takibine devam edileceği, davanın kaybedilmesi halinde ise dosyadaki hacizlerin kalkacağı-