Tasarrufun iptali davasından sonra açılan menfi tespit davasının sonucunu beklemeye gerek yok ise de anılan davanın karara bağlandığı görüldüğünden, menfi tespit davasında verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusunun ise davalı ...’e devredilen 1/2 hisse olmasına rağmen mahkemece talebi aşarak dava dışı ...’e ait hisseye ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-
İİK’ya dayalı olarak açılan iptal davalarında borçlu hakkında alınmış olan geçici veya kesin aciz vesikasının bulunması dava önkoşulu ise de, 6183 sayılı Yasa’ya dayanılarak açılacak olan iptal davalarında aciz vesikasına gerek bulunmadığı- Zira 6183 sayılı Yasa’da aciz vesikası ibrasını zorunlu kılan bir hüküm bulunmadığı- Anılan yasanın 27. maddesinde de ifade edildiği gibi süresi içinde mal beyanında bulunmayanlar ile haczi kabil mal olmadığını bildiren ya da beyan ettiği malın takdir edilen kıymetlerine göre borca yetmediği anlaşılan kamu borçlularının aciz halinde olduklarının kabul edileceği-
Davalı tarafından açılan menfi tesbit davasına ilişkin mahkeme kararının kesinleşen sonucunun bekletici mesele yapılarak, borcun varlığının tesbiti halinde davacı alacaklıya borçlu hakkında alınmış aciz belgesi veya İİK'nun 105. madde kapsamında bir haciz tutunağının sunulması için süre verilmesine, aksi halde yani davacının alacağının olmadığının anlaşılması halinde, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, davacı vekiline takip konusu borcun doğumuna ilişkin temel ilişki konusunda delillerini sunması için süre verilmesi, sunduğu delillerin toplanması, davacı ve davalı borçlunun varsa ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gerektiğinde davacı ve borçlunun isticvabı ile borcun doğumunun tespiti; daha önce doğduğu ispatlandığı takdirde buna ilişkin dava koşulunun gerçekleştiği kabul edilerek işin esasına girilip yasal maddeleri açıklanan iptal nedenlerinin oluşup oluşmadığı irdelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği, aksi durumun tespiti halinde ise borcun doğumu tasarruf tarihinden sonra ise davanın ön koşul yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için borçlu hakkında yapılan ve kesinleşen takibin ve dolayısıyla davacının alacağının davanın kesinleşmesine kadar var olması gerekeceği, davacı alacaklı vekili, borcun ödendiğini belirttiğinden, mahkemece borcun ödenip ödenmediği araştırılarak, ödenmiş olduğunun anlaşılmış olması halinde konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Avukatın başka bir şehirde davası olması nedenine dayanarak duruşmaya iştirak edemediği, başka bir şehir adliyesinde duruşması olmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, fakat; mazeret beyanına göre, mazeretini delillendirmek üzere süre verilerek ve söz konusu kararın da davacıya tebliğini sağlayarak, süre sonunda karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın, kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun doğumundan önce miras taksim sözleşmesi ve aynı gün borçlu tarafından yapılan ve muris tarafından kabul edilen feragat sözleşmesi ile mirasçılar arasında paylaştırıldığının ve borçlunun davalı lehine mirastan feragat ettiğinin anlaşıldığı, murisin ölümü üzerine daha sonra tapunun davalıya devredildiği, borcun doğumundan önce başlayan bir süreçte yapılan işlemin, alacaklıdan mal kaçırma amacı ile yapıldığından söz edilmesi mümkün olmayıp, borçlunun asıl tasarrufunun borcun doğumundan önce yaptığı mirastan feragat sözleşmesi olup, bu sözleşme iptal edildiği ve geçersiz olduğu ispat edilmediğinden, tapu işlemi bu sözleşmenin infaza konulması niteliğinde olduğundan davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Borçluya ödeme tebliğ edildiği adreste oturduğu sabit olduğu halde bu adreste haciz yapılmayıp, borçlunun oturmadığı adreslerde tutulan tutanakların İİK’nun 105. maddesi anlamında aciz belgesi olarak kabulüne imkan bulunmadığı, bu halde açılan davanın dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muvazaalı icra takibinin alacaklı yönünden iptalinin dava edilebileceği (İİK 277 vd.)- Davalı borçlunun eldeki dava açıldıktan ve karar verildikten sonra vefat etmesi ve mirasçıların mahkeme kararı ile murisin mirasını reddetmesi ve bu red kararının kesinleşmesi halinde, mahallin Sulh Hukuk Hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile tasarrufun iptali davasına devam olunması gerekeceği-