Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanmasının mümkün olduğu, bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek mislini aşan bedel farkının varlığı değerlendirilmesi gerektiği- Davalı üçüncü kişinin öğretmen, eşinin ise doktor olduğu, Ankara'da ikamet ettiklerinden, daha sonra dönmek üzere aldıkları taşınmazda davalı borçlu şirket yetkilisinin oturmaya devam etmesinin ve sonra da dava dışı bir başka kişiye taşınmazın kişiye kiraya verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olmadığı- Tanık beyanları, davalı üçüncü kişi cevap dilekçesine göre, davalı üçüncü kişinin, borçlu şirketin yetkilisini yalnızca tanıdığı anlaşıldığından, yakın arkadaş oldukları ya da İİK. 280/1 gereğince üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilebilecek yakınlıkta olduğu ispatlanamadığından, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava dayanağı takip dosyasında 20.02.2020 tarihinde yapılan hacizde adresin borçluya ait olup olmadığı anlaşılamadığından haciz yapılamamış olmasına, İİK'nun 105.maddesinde belirtildiği şekilde davalı borçlu M. C.' nin tespit edilen adreslerinde yapılmış bir haciz bulunmamasına, İİK'nun 143.maddesinde belirtilen aciz belgesinin de sunulmamış olmasına göre "davanın kabülüne" ilişkin kararın usul ve kanuna uygun olduğu-
Tasarrufun iptali ile dava konusu taşınmazın değerine göre üçüncü kişinin tazminatla mahkum edilmesi talebine dayalı uyuşmazlıkta, taşınmazın değerinin keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak belirlenmesinde zorunluluk bulunduğu, keşif gider avansının usulüne uygun kalem kalem yazılarak belirlenmek suretiyle verilen kesin süre içinde yatırılmadığından, keşif deliline dayanılamayacağı- Deliller toplanmadan (keşif ve bilirkişi tetkikatı yapılmaksızın) dava değerinin belirlenmesi ve infazı kabil bir hüküm tesisinin kurulmasının mümkün olmaması nedeniyle tasarrufun iptali davanın reddedilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı-
Tasarrufun iptali davasında, mal rejiminin tasfiyesinden doğan katılma alacağı davasının bekletici mesele yapılacağı-
Dava konusu taşınmazların borçludan üçüncü kişiye, üçüncü kişiden de dördüncü kişiye birbirine yakın tarihlerde devredilmesinin hayatın olağan akışına aykırı bir durum olmadığı- Davalı üçüncü kişinin, taşınmazları satın alacak maddi durumu olup olmadığı ile satış bedellerinin ne şekilde ödendiğinin yeterince araştırılmadığı belirtilmişse de, tapu devir senedinde gösterilen satış bedelinin davalı borçluya ödendiğinin resmi devir senediyle ispatlandığı- Satın alacak maddi durumu olmadığının ispatı halinde dahi, bu durumun davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğunu ispata yeterli olmadığı- Davalı üçüncü kişinin davalı borçlu ile yakın ve tanışık olduğu ya da İİK. m. 280/1 gereğince borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu ispat edilemediğinden, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için diğer dava koşulları yanında kesinleşmiş bir alacağın varlığı ve yargılama boyunca da alacağın varlığının devam etmesi gerektiği, davacının alacağının yargılama sırasında tamamen ödenmesi halinde "konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi gerekeceği-
Borçluya ait 10 taşınmazı birden aynı gün devralanması, satış tarihi itibari ile farklı rayiç bedellere sahip olduğu belirlenen 8 taşınmazın aynı miktarlarla tek düze bir anlaşma ile 1.000,00'er TL ye alınması, farklı muhitlerde olan taşınmazların aynı gün satılmış olması dikkate alındığından, davalı üçüncü kişinin gerekli özeni göstermesi durumunda ilçede yapacağı küçük çaplı bir araştırma ile borçlunun aciz durumunu bilebileceği ve alacaklılarına zarar verme kastının bulunduğunu anlayabileceği kanaatine varıldığı, bu nedenle aralarındaki tasarrufların iptaline karar verilmesi gerektiği- Aralarında organik bağın bulunan her iki şirket arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği- Aracı devralan davalının plakasını değiştirerek bir başkasına devrettiği, nüfus kayıtları ve şirketler arasındaki ticari ilişki, araç satış bedeline dair tahsilat makbuzunun şirket tarafından düzenlenmiş olması gözetildiğinde, bu davalı yönünden davanın kabulü ile aracı elinden çıkardığı tarihteki bedelin davalından tahsiline karar verilmesi gerektiği- Diğer davalılar ile bir ilişkisi kanıtlanamayan ve borçlunun durumunu bilebilecek durumda olmayan davalı hakkındaki tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği- Rehin konusu taşınmazın satılmasına karşın rehin açığı belgesi alınarak yeni bir takip yapıldığına ilişkin bilgi ve delil sunulmayan dosyalar yönünden açılan davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlunun takip borçlusu olmadığı icra dosyası bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Borçlunun kredi borcunun kapatılarak yeni malike verilen kredinin teminatı olarak yeni bir ipotek tesis edilmesinde, davalı bankaya izafe edilecek bir kusur söz konusu olmadığı, salt taşınmazın alıcısı ve satıcısı arasında organik bağ bulunmasının, kredi verilmesi ve bu krediye bağlı olarak ipotek tesis edilmesi için kötü niyet olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı, davalı banka aleyhine açılan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği- Mahkemece, bozma ilamından sonra verilen kararda, hakkındaki karar kesinleşmiş olan davalı yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken, yeni AAÜT üzerinden vekalet ücreti takdiri edilmesinin hatalı olduğu-
Dava konusu taşınmazların alınmasında herhangi bir muvazaa bulunduğunun ispat edilememesi halinde, açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Harç ikmali hususunda HMK 120/2 maddesi gereğince 2 hafta kesin süre verilip ihtarat yapılmasına rağmen, süresi içerisinde harç ikmal edilmediği anlaşıldığından HMK 120/2 ve 150, Harçlar Kanunu 32. maddeleri gereğince "davanın açılmamış sayılmasına" karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, TBK'nin 19. maddesinde tanımını bulan "muvazaa hukuksal nedenine dayalı muvazaalı işlemin iptali" istemine ilişkin olduğu-